tag:blogger.com,1999:blog-18796301277901220302024-03-29T05:29:39.811+03:00Kayıp FısıltıKişisel YolculukZeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.comBlogger112125tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-37497228556171884472024-03-25T20:45:00.014+03:002024-03-25T21:46:23.996+03:00Birbirimize Aidiz...<p><span style="color: red;">Uyarı: Çok da iç açıcı bir gönderi değildir. Ruhsal sıkıntılar hakkında yazıp yazmamak arasında gidip geliyorum. Çünkü bir yerde burayı temiz ve güzel şeylerle tutmaya çalışıyorum ama bir yerde hayatımızın bunlardan ibaret olmadığını ve kötü hissettiren şeyleri de paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Çok sık olmasa da sanırım bunu yapacağım.</span></p><p><span style="color: red;"><br /></span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioq6Y-P0NW5YcJaWZbsjItrtp-0VRwaaBO1kQwIVcwQ9etbUPaWas237ExjiLFCiLA7zqZBOSCgXKnzEeZInYBTj5tHU7GEqNt8H7mq94BxMMI4cVf_r-P41JjiDahj5AiB3ruiVrroQtuWTz-T9z2oCato3IuK2BvCovU-m-EE_INaVH7MZX-9baAMwuE/s4096/IMG_20240322_174937823.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4096" data-original-width="3072" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioq6Y-P0NW5YcJaWZbsjItrtp-0VRwaaBO1kQwIVcwQ9etbUPaWas237ExjiLFCiLA7zqZBOSCgXKnzEeZInYBTj5tHU7GEqNt8H7mq94BxMMI4cVf_r-P41JjiDahj5AiB3ruiVrroQtuWTz-T9z2oCato3IuK2BvCovU-m-EE_INaVH7MZX-9baAMwuE/s16000/IMG_20240322_174937823.jpg" /></a></div><br /><span style="color: red;"><br /></span><p></p><p>Dün akşam, rutin bir günün ardından beklenmedik bir haberle ağır bir panik atak geçirdim. Benim ya da yakınıma ait bir haber değil tabii, sosyal medyada karşılaştığım bir haberdi. Aslında bu tarz haberlerden uzak durmaya çalışıyorum ama hayat bu, karşımıza çıkarıyor bir şekilde. Haberden bahsetmeyeceğim, daha çok içsel bir yolculuk olacak bu...</p><p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqlucCiN8dY2c3MlJcL9zHQHeBqy_ioYNOy75aaL4-i9lPzKAupe4JzpgiV0oGKHdtnGTgetrNr1A57Zblg0RyY4Wlo0ySZK0svNbyq5gOcp0alA4yFQMRIsG2QNRt8KG7MXIkOu9HW_eOqBdIE6MXhchmAdGm-FqB-5AvDETNrZD_oMzFIBZNaDlLMl5C/s4096/IMG_20240322_175201803.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4096" data-original-width="3072" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqlucCiN8dY2c3MlJcL9zHQHeBqy_ioYNOy75aaL4-i9lPzKAupe4JzpgiV0oGKHdtnGTgetrNr1A57Zblg0RyY4Wlo0ySZK0svNbyq5gOcp0alA4yFQMRIsG2QNRt8KG7MXIkOu9HW_eOqBdIE6MXhchmAdGm-FqB-5AvDETNrZD_oMzFIBZNaDlLMl5C/s16000/IMG_20240322_175201803.jpg" /></a></div><br /><span style="color: #04ff00;"><br /></span><p style="text-align: left;"><span>Bayadır panik atak geçirmiyordum çünkü bir ara çok sık yaşar olmuştum bu durumu. Atlattım zannetmiştim. Ama dün kim bilir kaç dakika boyunca süren o cehennemde tekrar kendimi kaybettikten sonra kendime geldiğimde ateşim yükselip bedenim tir tir titredi. O anları şu an hatırlamak bir film şeridi gibi, korku filmi gibi geliyor ve ürpertiyor beni. Başlarda çok ne yaptığımı bilmesem de çok sık yaşamaya başladığımdan bir süre sonra büyük bir çaba sarf ederek kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum bu durumlarda. Sakinleştiğimde de ayrı bir sıkıntı. Baş dönmesi, ateş ve sonrasında büyük bir sıkıntı ve sonrasında büyük bir boşluk... Yine o kurak topraklara dönüyorum. Etrafımdaki hiçbir şeyi algılayamıyorum. Sadece boş boş bakıyorum. Sonra da saat kaç olursa olsun sadece ve sadece uyuma isteği...</span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9cGa6_0dCQ9j2sJCSiqMqswt1eiWSphIAeU0G1K_HBfCAmIveKwLYWKhNYDobNANmiDwno1Q14D9Qnu7HXIy51R-4gjB_PfGRqCWuVXsXgVI-bVTfLetbc_PqTqpWYH-jNHKafG0gL0WwW_cplppPkTUEHh7_oHT-iYGUZJgrlI5a8yGsaq6rsSOwFntL/s4096/IMG_20240322_175220436.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4096" data-original-width="3072" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9cGa6_0dCQ9j2sJCSiqMqswt1eiWSphIAeU0G1K_HBfCAmIveKwLYWKhNYDobNANmiDwno1Q14D9Qnu7HXIy51R-4gjB_PfGRqCWuVXsXgVI-bVTfLetbc_PqTqpWYH-jNHKafG0gL0WwW_cplppPkTUEHh7_oHT-iYGUZJgrlI5a8yGsaq6rsSOwFntL/s16000/IMG_20240322_175220436.jpg" /></a></div><br /><span style="color: #04ff00;"><br /></span><p style="text-align: left;"><span>Dün işte tam uyuma aşamasındayken, zaten çok erken bir saatte değil. Yine telefonu elime aldım. Aslında benim sorunum bu sanırım. Sosyal medyada çok fazla vakit geçiriyorum. Önceden bu kadar vakit geçirmeyeceğimi söyleyip bir süre geçirmemiştim ama sonra unuttum gitti. Tekrar hatırlamam gereken bir şey bu aslında. Her neyse, bu sefer de karşıma öyle güzel bir şarkı çıktı ki ruhuma dokundu. Boşluktan kurtardı. Beni beynimin kuraklıklarından kurtarıp aşkla, sevgiyle dolu bambaşka bir dünyaya götürdü. O şarkı ise <b>Ritchie Valens</b>'in <b>We Belong Together </b>şarkısı.</span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="401" src="https://www.youtube.com/embed/IEgMDZtNQLY" width="483" youtube-src-id="IEgMDZtNQLY"></iframe></div><br /><span><br /></span><p></p><p></p><p></p><p><span>Ara ara bu sözümü tekrarlıyorum zaten. Bazen müziklerin insanı nasıl bu kadar etkileyebildiğine şaşırıp kalıyorum. Aslında tek bir mekandayım. Benim etrafımda olan biten bir şey yok ama kafamızda öyle şeyler gelip geçiyor ki zaman, mekan, kim olduğumuz her şey ama her şey karışıyor. Bu sefer müziğin iyileştirici gücüyle karşılaştım. Klasik bir son yazacağım size ama hayat öyle ki en beklenmedik zamanda beklenmedik küçük bir ışıkla tekrar hayata bağlayıverir bizi. Bu sadece bir şarkı bile olabilir...</span></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-84744993884937133562024-03-07T15:05:00.007+03:002024-03-07T19:03:34.769+03:00Jerry & Marge Go Large | Film Önerisi<p>Herkese merhaba! Geçenlerde eğlenerek izlediğim bir filmden bahsedeceğim. Bu film gerçek hayatta yaşanmış bir olay ve olayın gerçeğine dair kapsamlı bilgileri de yazının sonunda verdim. <b style="color: red;">Spoiler içermez</b>.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQFSDDyVobcE8LDmVtMCCS3K4hbUExb_ZvHObWIdsx4PHs624n3LKCGigbkUWsexnGn70HHEZBjhC_Ole_ME-Lt7dUbHNyOjDtPmn3BigUUefL3zb5S12xMPcpdPNU41idSX00vw8j9VcgG4_FD_6vHVpPa5CLA9bNYKp1dYQWEZSn6iAMMA13ieJxKkBA/s674/images.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="674" data-original-width="455" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQFSDDyVobcE8LDmVtMCCS3K4hbUExb_ZvHObWIdsx4PHs624n3LKCGigbkUWsexnGn70HHEZBjhC_Ole_ME-Lt7dUbHNyOjDtPmn3BigUUefL3zb5S12xMPcpdPNU41idSX00vw8j9VcgG4_FD_6vHVpPa5CLA9bNYKp1dYQWEZSn6iAMMA13ieJxKkBA/s16000/images.jpg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: center;"><br /></h1><h1 style="text-align: center;">Film Hakkında Genel Bilgiler ve Konusu</h1><div><br /></div><p style="text-align: left;">Jerry & Marge Go Large (Jerry & Marge: Piyango Sırları), David Frankel tarafından yönetilen; Jason Fagone ve Brad Copeland tarafından da yazılan komedi tarzında gerçek hayatta yaşanmış bir filmdir. Başrolde benim favori aktörlerimden Bryan Cranston; Anette Bening var. Film yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. IMDB puanı: 6.9/10, benim puanım ise 7.5/10. Filmin fragmanı:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/d2PQjYpRUL8" width="642" youtube-src-id="d2PQjYpRUL8"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Filmimiz <i style="font-weight: bold;">Yukarı Bak </i>filmi gibi başlıyor, yani bana onu andırıyor. Birbirine tutkuyla bağlı yaşlı bir çiftin başına gelen oldukça ilginç bir olay vardır. Bu çift ulusal bir piyangoda açık bularak bunu kullandığı ve kazandıkları parayı gezmek için değil de, bunun yerine Michigan'daki küçük kasabalarına yeniden yatırdıkları anlatılıyor. Bu açığı herkes göremiyor, görmek için gerçekten matematik ile aranızın iyi olması gerekiyor. Jerry çok zeki bir adam Breaking Bad'deki gibi. Fakat burada Harvard Üniversitesi'nde okuyan bir çocuk daha onun gibi düşünüp birbirleriyle arasında ki çekişmeleri izliyoruz. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Başroller </h1><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL42p4dMLGXIiRg9S61aDRbEtfWNKC-WEzmCG4l12e2Oves5kECcg2dLRk0girVvl3lCgtkTkh3CfoBQAJA_lJbP3nsYwiKgws8ThYzzX-w9bbCMRkOiysYtfyZrpp2Jro3dZrVVt0S3AlCukGT69aUh9kJW9sB2pcHZRs8umulUnokaolGDB5_VAH02yI/s1200/jerry-and-marge-go-large-movie-review-2022.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL42p4dMLGXIiRg9S61aDRbEtfWNKC-WEzmCG4l12e2Oves5kECcg2dLRk0girVvl3lCgtkTkh3CfoBQAJA_lJbP3nsYwiKgws8ThYzzX-w9bbCMRkOiysYtfyZrpp2Jro3dZrVVt0S3AlCukGT69aUh9kJW9sB2pcHZRs8umulUnokaolGDB5_VAH02yI/s16000/jerry-and-marge-go-large-movie-review-2022.jpg" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><h2 style="text-align: center;">Bryan Cranston<br /><span style="font-weight: normal;"><i>(Jerry Seibee olarak resmin sağındaki)</i></span></h2><div><span style="font-weight: normal;"><i><br /></i></span></div><p style="text-align: left;"><span style="font-weight: normal;">Bryan Cranston'un oyunculuğuna gerçekten bayılıyorum. Favori aktörlerimden ilk üçe girer yani, o derece. Bu filmde kendisi yaşlı, iki çocuklu bir aile babası olan Jerry Salbee'yi canlandırıyor. 42 yaşındaki Jerry emekli olmuştur ve kısa bir süre sonra, Winfall adlı bir piyango oyunu için bir el ilanı görür. Detayları inceledikten sonra yeterli miktarda bilet alırsa büyük bir ödeme garantisi olan bir açığı yakalar. Bulduğu bu yol yasa dışı da değildir üstelik. Sevecen, çocuklarına düşkün, biraz hırslı. Breaking Bad'deki halinin daha iyimser hali gibi geldi bana. :)</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></p><h2 style="text-align: center;"><span>Annette Bening<br /><span style="font-weight: normal;">(</span><i style="font-weight: normal;">Marge Selbee olarak resmin solunda)</i></span></h2><div><span><i style="font-weight: normal;"><br /></i></span></div><p style="text-align: left;"><span><span style="font-weight: normal;">Başlarda katı bir anne rolünde gibi görünüp sonra aslında heyecan arayan yaşlı sevimli bir kadına dönüşüyor. Hep kocasının arkasında oluyor ve ona en güzel katkıyı da pozitifliğiyle ve gülüşleri oluyor. Bu karakteri de sevdim, Annette Bening'de güzel oynamış fakat bazı yerlerde gülme işi biraz aşırıya kaçmış gibi geldi. Yani pozitfliği vermek istemişler ama bazı yerde sanki kasıntı olmuş gibi geldi. Onun dışında gayet başarılı olduğunu düşünüyorum.</span></span></p><p style="text-align: left;"><span><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></p><h2 style="text-align: center;"><span>Gerçek Hayattan Uyarlanan Film...</span></h2><div style="text-align: center;"><span style="color: red;"><b>!Bu kısmı filmi izledikten sonra ya da izlediyseniz okumanızı öneririm!</b></span></div><p style="text-align: center;"><span>Filmin ne kadarı gerçek? </span></p><p style="text-align: center;"><span><br /></span></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/TTYnHr_-wcY" width="493" youtube-src-id="TTYnHr_-wcY"></iframe></div><br /><span><br /></span><p></p><p style="text-align: left;">Yukarıdaki videoda filmin ne kadarının gerçek olduğu bu olayı gerçekte yaşayanlar tarafından anlatılıyor. Yani filmde yaşananların tamamı gerçek hayatta yaşanmış. Gerçekte 2003 yılında başlamışlar bu işlere. Jerry 64 yaşındaymış. Filmdeki gibi açığı bulması birkaç dakikasını almış sadece. Kurgu olan tek şey filmde üniversite öğrencilerinin abartılmasıymış. Yani öyle bir şey olmuş ama o şekilde değil. Gerçekte MIT öğrencilerinden bunu fark eden olmuş ve Jerry gibi arkadaşlarını toplayıp bu olaya girişmişler. Filmdeki gibi aralarında bir çekişme olmamış ve o öğrenci grubu da Selbee'ler kadar para kazanmış. Bunun dışındaki her şey filmde gerçek. </p><p style="text-align: left;"><br />Kalbimi çok ısıtan bir film ve hikaye. Parayı kendilerine bencilce saklamak yerine, paylaşmaları, aralarındaki sevgi, çocuklarına bakışları vs. İzlemeli misiniz? Eğlenerek izleyeceğinizi düşündüğüm bir film, kesinlikle izlemelisiniz.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">***</p><p style="text-align: left;">Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Dizi%20%26%20Film?max-results=6">Tüm dizi & film önerilerimi görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Filmler?max-results=6">Tüm film önerilerimi görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-90904956497203909582024-03-05T13:24:00.002+03:002024-03-05T14:14:43.810+03:00This Bed We Made | Oyun Önerisi<p>Yine heyecanla oynadığım, sık sık gerilim yaşadığım ve sonunda çok duygusallaştığım bağımsız bir video oyunundan bahsetmek istiyorum. This Bed We Made (Türkçeye "Yaptığımız Yatak" olarak çevirilebilir), Lowbirth Games tarafından geliştirilen ve yayınlanan suç/gerilim oyunu. Gönderide <b><span style="color: red;">spoiler (oyun hakkında detaylı bilgi) yoktur</span>.</b></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidgdVQC0BZFCpiOBqhvwfFzDgDtDxjXAwq04uOaN2QkJRsXRTsGGaLw8kx_-PlifruGkML9eSdV1h4ywAgFVvPnNKbHuNz2Ll9Im1pIVxdjJ7pVEu6PPlw8eIHR0fD69SC8kl9Oek_dQZX60nkajf6Nid7WbsDlHOWrY5kpMatXAsUZU2t5bWTd6JhFq3r/s1366/20240220083622_1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidgdVQC0BZFCpiOBqhvwfFzDgDtDxjXAwq04uOaN2QkJRsXRTsGGaLw8kx_-PlifruGkML9eSdV1h4ywAgFVvPnNKbHuNz2Ll9Im1pIVxdjJ7pVEu6PPlw8eIHR0fD69SC8kl9Oek_dQZX60nkajf6Nid7WbsDlHOWrY5kpMatXAsUZU2t5bWTd6JhFq3r/s16000/20240220083622_1.jpg" /></a></div><div><br /></div><br /><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;">Oyun Hakkında Genel Bilgiler</span></h1><div><span style="font-weight: normal;"><br /></span></div><p style="text-align: left;">This Bed We Made, normalde platform oyunu olup 13 Aralık 2023 tarihinde PC'ye de gelmiştir. Steam üzerinden satılmakta ve fiyatı 25 dolar yani yaklaşık olarak 800TL. Oyuna Steam üzerinden ulaşmak için: <a href="https://store.steampowered.com/app/1243850/This_Bed_We_Made/" target="_blank">This Bed We Made</a>. Oyunu bitirmek ortalama 7 saat sürüyor. Oyun sadece İngilizce dilinde oynanabiliyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;">Oyunun fragmanı:</span></h1><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/GS6fCM1FWOI" width="496" youtube-src-id="GS6fCM1FWOI"></iframe></div><div><br /></div><br /><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;">Oyunun Hikayesi</span></h1><h1 style="text-align: center;"><div>⭐⭐⭐⭐⭐</div><div><span style="font-weight: normal;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span></div></h1><p style="text-align: left;">1950'lerde geçen hikaye Clarington adındaki bir hotelde temizlik görevlisi olarak çalışan Sophie'nin gizemli bir cinayete şahit olmasıdır. Sophie oldukça çalışkan ama çok meraklı bir görevli. Meraklılığı onu büyük bir maceraya sürükler. Sophie, insanların eşyasını asla çalmaz ama herkesin eşyasını karıştırmaya oldukça meraklıdır ve bu merakı onu büyük bir gizeme götürür.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTmz4uivl7O8KNADROAUQUXl6F7pXN_7eQq0HG1zsPBoceHQyQb-h5ewc1XspooZdZq5V14CJEBirHzIcwLOsO1szM46n2zFw01HwgE_P9lV1GBslOUgM3m6YfuExK5UdIrAhp8Q9-bsZGAxBErdJPi4DOh7U4-tw5IDHH6xCMlfz2_kyVvwaLJg1bBVzl/s1366/20240220091217_1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTmz4uivl7O8KNADROAUQUXl6F7pXN_7eQq0HG1zsPBoceHQyQb-h5ewc1XspooZdZq5V14CJEBirHzIcwLOsO1szM46n2zFw01HwgE_P9lV1GBslOUgM3m6YfuExK5UdIrAhp8Q9-bsZGAxBErdJPi4DOh7U4-tw5IDHH6xCMlfz2_kyVvwaLJg1bBVzl/s16000/20240220091217_1.jpg" /></a></div><br /> <p></p><p>Sorgu odasında başlayan hikayemiz sonrasında geçmişe dönerek cinayet gününü anlatıyor. Otelin camından baktığımızda karlı bir gün olduğunu görüyoruz ve bu hemen beni oyuna bağlıyor. Başta temizlik yapıyoruz oyunda ve odaları temizlerken gizemli ve ürkütücü bir şey keşfediyoruz. Otelde konaklayan birinin odasında Sophie'nin başkalarının eşyalarını karıştırırken ki fotoğrafları vardır. Olaylar burada başlıyor, gittikçe de daha ilginç bir hal alıyor.</p><p><br /></p><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;">Oynanış</span><br /><span style="font-weight: 400;">⭐⭐⭐⭐⭐</span></h1><div><span style="font-weight: 400;"><br /></span></div><p style="text-align: left;"><span style="font-weight: 400;">Tüm oyun otelde geçiyor. Küçük bir sahnede sorgu odasında oluyoruz sadece onun dışında hep oteldeyiz. Sophie'yi yönlendirerek eşyaları karıştırıyoruz genelde onları incelemekle vakit geçiriyoruz. Ekranımızın üzerinde İpuçları, Karakterler ve İlerleme sekmeleri bulunuyor. Bulduğumuz tüm ip uçları, karşılaştığımız ya da bulduğumuz tüm karakterler ve Sophie'nin gözünden yaşadığımız her şey kayda geçiyor. Oyunda seçimler yapmamız gerekiyor. Yaptığımız her şey oyunun gidişatını etkiliyor. Mesela oyunun başında kendimize bir sırdaş seçiyoruz. Ya nerd tarzında olan Andrew ya da oldukça eğlenceli ve sıcakkanlı olan Beth. İkisi de resepsiyon görevlisi. Bu seçimimiz tüm oyunu etkiliyor. Ben şansımı Beth'den yana kullandım. </span>Kodlamalar ve bulmacalar bulunuyor. Zorlandığımı söyleyebilirim.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbVvaqmTZDv_kvKtPJf5X4IUgzQ20X349Zw05wU2gWP9JrqanVe_nxmDx0uzU0LpUmS-c1jNXpS4phOWfv42SwWGE9ag4b9aJdrkK08YQ3HDalmh6jDAN9gv6R9PZoVU2lCGorscYRtLaEn2W9WnJBQ962fzr5bNYfcIw6wvWjxxfDSt5QI6Wz5KlfVtm7/s1366/20240304214010_1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbVvaqmTZDv_kvKtPJf5X4IUgzQ20X349Zw05wU2gWP9JrqanVe_nxmDx0uzU0LpUmS-c1jNXpS4phOWfv42SwWGE9ag4b9aJdrkK08YQ3HDalmh6jDAN9gv6R9PZoVU2lCGorscYRtLaEn2W9WnJBQ962fzr5bNYfcIw6wvWjxxfDSt5QI6Wz5KlfVtm7/s16000/20240304214010_1.jpg" /></a></div><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><span style="font-weight: 400;"><br /></span></p><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: 400;">Grafik, Ses & Genel Düşüncelerim</span><br /><span style="font-weight: 400;">⭐⭐⭐⭐⭐</span></h1><p style="text-align: left;"><span style="font-weight: 400;"><br /></span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-weight: 400;">Canlı renklere sahip oldukça başarılı grafiklere sahip oyun. Fragmanında duyabileceğiniz Fransız müziğini andıran hoş bir müzikle başlıyor oyun. Gidişata göre de uygun yükselen ya da azalan melodiler duyuyoruz. </span>Eğlenerek oynayacağınızı düşündüğüm bir oyun. Sonu da etkiledi beni. Gündemdeki bazı olaylara değinilmiş, spoiler vermemek için yazmıyorum. Oldukça etkileyiciydi. </p><p style="text-align: left;"><br />***</p><p style="text-align: left;">Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Oyun%20%26%20Uygulamalar">Tüm oyun önerilerimi görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/PC%20Oyunlar%C4%B1">Tüm pc oyun önerilerimi görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-48915199660498109792024-02-29T18:06:00.015+03:002024-02-29T18:16:04.004+03:00Kar: Felç | Kelime Oyunu<p>Bu hafta kelime oyununa katılarak hikayemi devam ettirdim. Kelime oyunu her hafta bir blog yazarı tarafından verilen kelimelerle diğer blogların yazdığı herhangi bir şey. Siz de bloğunuza yazarak katılabilir ya da bloğunuz yoksa yorumlara yazabilirsiniz!</p><p>Haftanın kelimeleri: Ateş/Zihin/Şaşkın/Tokat/Cılız</p><p><b style="color: red;">Not: </b>Önceden yazdığım hikayenin devamı. Önceki bölümlere bağlı. Tüm hikayelerimi şuradan görebilirsiniz: <a href="https://www.kayipfisilti.com/p/hikayelerim.html">Kısa Öykülerim</a></p><p><br /></p><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6dNXQQpe7wfhd_mkVK26gn4aiF048g2Y4ec36puEmWwBVOFxAFuS6McpBjRA9lTNS5luKOELiRvY47nsBLCdDC-L8-57GwvNAASp-AR7oDHcfsumK4gIPw9swwuQBK96a3Q9Dccux3TeZ-fB-J0AQVrXqoHfPCSLP05PoUNa8W2vO26_Dt9Tt3lJAz9Rn/s800/IMG_20220126_18352224-02.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6dNXQQpe7wfhd_mkVK26gn4aiF048g2Y4ec36puEmWwBVOFxAFuS6McpBjRA9lTNS5luKOELiRvY47nsBLCdDC-L8-57GwvNAASp-AR7oDHcfsumK4gIPw9swwuQBK96a3Q9Dccux3TeZ-fB-J0AQVrXqoHfPCSLP05PoUNa8W2vO26_Dt9Tt3lJAz9Rn/s16000/IMG_20220126_18352224-02.jpg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: center;">Kar</h1><h2 style="text-align: center;"><i>Felç</i></h2><p style="text-align: left;"><i><br /></i></p><p style="text-align: left;">Çok derin bir okyanusun dibini kazıp şatosunu inşa etmişti. Girişini bulmak imkansızdı, tabii kendisine göre değildi. Kendi şatosuna girmenin iki yolu vardı. Ya aynalardan birinin içinden hiçbir şey hissetmeden denize girip kolayca bulacak ya da aynada değilse kendini tam oraya düşebilecek şekilde ayarlayıp boğulmaya yakın canavarlarının bunu yapmasına izin verecekti ki bu oldukça zordu. Yani ölmeden önce canavarını bulup hızlı bir şekilde yönlendirebilmesi... Aynalarının hepsini kaybetmişti. Fakat bulması basitti. Yine de önce şatosuna girmesi gerekmişti. Okyanusa daldı, inebildiği kadar indi. Sonra gözleri kararmaya başladı, hafifledi. Hayatı gözlerinden geçerken bir canavarına tutundu. Çok güçlü değildi ama burada iş görürdü. Yelken balığını seçmişti. Acayip hızlı bir balıktı bu ve şatosunun kilidi bu balığın ince uzun ağzıydı.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Küçük karanlık bir bölmedeydi. Gösterişsiz, eski püskü bir kapıyı da kolayca itti ve işte görkemli denizaltı şatosu. Siyah ve koyu mavinin hüküm sürdüğü, duvarlarının özel hayvan kabartmalarıyla dolu olduğu yemek salonuna açılıyordu girişi. Duvarların aksine sade sütunlar bulunuyordu. Bunlar ise koyu sarı renkliydi. Bu sütunların ortasında büyük bir halı bulunuyordu. Yemek masalarını sütunların arkasına, duvara dayamıştı. Misafir ağırlarsa çekiyordu sadece ortaya. Yoksa kalabalıktan hoşlanmaz, kalabalığa dair bir şey görmek istemezdi. Halının bittiği yerdeyse beş basamaklı bir merdiven ve ardından büyük yılan şeklindeki tahtı vardı. Sütunlarla uyumlu koyu sarı renkli bir yılandı bu ve oturacağı yer kendisine göre ayarlanıyordu çünkü canlı bir yılandı. Şatosundaki en sevdiği şey buydu, ta ki yılanının başarısızlığını görene kadar. Bu katta ayrıca yan bölmeler vardı. Mutfak, lavabo ve misafirlerin uyuyabileceği birkaç oda. Daha da aşağı inen gizli bir geçit bulunuyordu tahtının arkasında. Büyük tahttan orası görünmezdi. Aşağı indi. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bu katta ise kendine ait özel odalar bulunuyordu. Mesela bir odada yatağı ve rahat uyumasını sağlayacak her şey mevcuttu. Yatağının yanı tamamen camla kaplıydı. Yukarıdan da buraya çok da geniş olmayan bir çukur açtığı için okyanusun suları ve küçük ve orta boylu balıklar bulunuyordu. Yere koyduğu loş bir ışıkla gece burada uyurken gizemli görünen okyanusu izlemeye bayılırdı, tabi burada uyurken. Çünkü zamanının çoğunluğunu başka yerde uyuyarak geçirirdi... Zindanında.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bu katta en sevdiği bir diğer odasıysa piyano odasıydı. Küçük bir odaydı ve zemini, duvarları, tavanı tamamen siyahtı. Bu odada sadece köşeye dayalı piyanosu bulunuyordu. Piyanosunun solunda biraz üzerinden başlayan cam vardı. Bu camın dışında ise yatak odasındaki sudan çok daha az bir su bulunuyordu ve buraya özel bir ağaç yetiştirmişti yıllarca. Şimdi camının önünü tamamen kapıyordu. Biraz kesmesi gerekiyordu. Piyanosunun başına oturdu ve rastgele birkaç tuşuna bastı. Sonra bir ezgi tutturarak kafasını en rahatlatan aleti çalmaya başladı...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bir süre sonra bir tıslamayla kendine geldi. Kendini başarısızlığa uğratan yılanı... Ona öfkeyle baktı.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p><i>Yine de... Yaşadığım için bu kadar heyecanlı hissedeceğimi düşünmemiştim. Gerçi buna yaşamak denirse... Olsun, tekrar uyandığımda her şey istediğim gibi olacak bu sefer. Aynalar mühürlenecek ve kimse onlara bir daha dokunamayacak. Ve ben, ve ben... Neyse yine de bu kadar heyecanlanmamalıyım. Tekrar hata yaparsam bu sefer biterim.</i></p><p><i><br /></i></p><p><i>Şimdi piyano odasının kapısının arkasında kalmıştı tıslama. İtiraf etmeliyim beni bile ürküttü. Fakat sonra, en güçlü bulduğum ve en zehirli yılanımın bile bir kadının zehrini alt edemediğini görünce küçüldü gitti gözümde. Ne zehri, ne cüssesi... Belki de en güçlü özelliği tıslamaydı; <span style="color: #cc0000;">cılız</span>, korkak bir hayvandı sadece. Gebersin orada. Neden önceden düşünemedim ki... Bir kadını ancak bir kadın alt edebilir, hıh, bunu yapması da oldukça basit olacak. </i></p><p><i><br /></i></p><p><i>Ah... Bu deniz altı şatosunun bir gün beni kurtaracağını biliyordum. Denizin derinliklerinde bir şato, bunu aynanın içinden inşa etmem oldukça basitti. Fakat aynanın diğer tarafından ulaşmak gerçekten zordu... Yine de burada kendimi hiçbir yerde hissetmediğim kadar güvende hissediyorum. Ruhumu canavarıma teslim ettiğimde başka hiçbir yer beni burası gibi koruyamaz. </i></p><p style="text-align: left;"> </p><p style="text-align: left;">Aşağıya giden bir gizli bölme daha bulunuyordu ve bu sefer saatler gibi süren bir merdivenden aşağı inmesi gerekiyordu. Aşağıya sonunda ulaştığında, çok boğucu bir koridora varıyordu ve tam önünde siyah demir kapı vardı. Üzerinde birkaç işaret bulunuyordu. Önceden hepsi kırmızıydı, canlılarken. Şimdi ise griydi. Gri, başarısızlığın rengi ya da ölümün. Önceden deneyip başaramadığı kadar gri canavar işlemeleriyle dolu koca bir kapı. Onlara bakarken nefret belirdi gözlerinde. Keşke kaderlerine terk etmek yerine hepsini kendi elleriyle öldürseydi. İşe yaramaz, gösterişten ibaret, bir halta yaramayan yaratıklar! </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Kapının yansımasına baktı. Aynı kapıdan iki tane daha vardı aynalara yansıyan. Kendisi de bu üçlünün içindeydi. Aynalardan birinde farklı göründüğünü fark etti. Yaşlanıyordu ama burada daha farklı görünüyordu. Burada hareket etmiyordu ve gözleri kapalıydı. Yoksa... Yoksa... Nasıl olur! Ölüydü! Ama bu nasıl olabilirdi. Hemen diğer aynaya baktı ve orada normal olduğunu gördü. Yani, şu an nasılsa öyle. Simsiyah uzun saçlar, kızarmış gözler ve biraz kırışıklıklar. Hala güzelliğini koruyordu. Ama kendini çok inceleyecek zamanı yoktu. Demek ki... Birileri diğer aynaların yerini keşfetmişti. Bir an önce yeni canavarını yaratmalıydı. Hemen siyah kapıya yöneldi. Zorlukla açtı. İşte hayatını geçirdiği asıl yer...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Şatonun geri kalanından eser yoktu burada. Korku filmlerini andıran bir zindandı burası. Kafesler bulunuyordu. Ölen canavarlarının bedenleri hep bu kafeslerin altına gömülüydü. Onlardan ne kadar nefret etse de kendisine yardımcı oldukları için onlara saygı duyuyor ve bunu göstermek istiyordu. Tabii bir de onların aslında kendisinden bir parça oldukları gerçeği vardı. Bu odanın en köşesinde ise soğuk, taş gibi bir yatak vardı. Ne bir örtüsü, ne yumuşak bir yastığı vardı. Soğuk, sert yatağa uzandı. Ayak ve kol bileklerine zincirleri taktı. Basitti. Olabildiğince burada uykusuz kalacak ve bedeni <span style="color: red;">zihni</span>ni uyumak için ele geçirdiğinde uyku felci yaşayacaktı. Bu sırada nasılsa bir canavar görecek ve onu istediği gibi şekillendirebilecekti. Eğer olmazsa, uyandığında tekrar deneyebilirdi.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">----</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">İkinci aynaya girebilmek için zamana ihtiyacı var gibi hissetmişti. Karanlık, soğuk ormanlık alandaydı. Bir<span style="color: red;"> ateş</span> yaktı. Küçük kızı karşısına oturttu, onu dikkatlice izledi. Rahatlamış görünüyordu fakat <span style="color: red;">tokat </span>gibi yüzlerine çarpan soğuktan ürkmüş ve etrafındaki iskeletlere <span style="color: red;">şaşkın</span>ca bakıyordu... Yine de hiç konuşmuyordu. Onu incelerken düşüncelere daldı... <i>Bu kadar kötülük ve ardından gelen travmalar. Aslında düşününce yaşadığımız her şeyden iyi ya da kötü etkileniriz ve hareketlerimizi etkiler, düşüncelerimizi etkiler, nasıl yaşadığımızı etkiler. Bunun çoğunluğu dışarıdan gelir. Hepimiz birbirimizin yarattığı bir... insanız aslında. Sanki hepimiz birbirimizin bir farklı paralel evreni gibiyiz. Yoksa... Empati nasıl olurdu? Neden iyilik olurdu? Kimse çok farklı bir şey hissetmiyor. Sevgi, üzüntü, acı, mutluluk...Ne yaşarsak yaşayalım, hissettiklerimiz aynı... Ah beynim çok yorgun. Sadece bu kıza bakmak, kendi geçmişime, travmalarıma bakmak üzerimde büyük bir yük. Bu kızı iyileştirene kadar da o yük benimle olacak, yoksa ne o, ne ben rahatlayabileceğiz. Onu nasıl iyileştirebileceğimiz diğer aynalarda saklı olmalı.</i></p><p style="text-align: left;"><i><br /></i></p><p style="text-align: left;"><i><span style="font-size: x-large;">Devamı gelecek...</span></i></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-30271751141530170292024-02-25T18:29:00.002+03:002024-02-25T18:29:21.302+03:00Theseus'un Atina Yolundaki Maceraları (Devamı)<p>Thesus'un doğuşunu ve Atina yolundaki maceralarını anlatmıştım önceki gönderilerimde (<a href="https://www.kayipfisilti.com/2024/01/theseusun-dogumu-ve-atina-yolundaki.html">okumak için tıklayınız</a>). </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBt-RitJNWnsS-wHILCQxl3JelIeQRA6gIZ5xJjUsl4yS3Lgk9NCBT0IlJp9w3uY3sd0oa4rYMQ-5ucIRw3H4D1hBC3SgVOT4uzyazbTPmjisEZsmTJXzXBsZlSd7hm1mMCgOHesL0eSyj8Ph0SffvhWdxpSbAcXppc8b0iiaaDavendUbTkDUMqj4Txwx/s1080/greek-creation-myths-birth-of-venus-battle-giants.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="621" data-original-width="1080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBt-RitJNWnsS-wHILCQxl3JelIeQRA6gIZ5xJjUsl4yS3Lgk9NCBT0IlJp9w3uY3sd0oa4rYMQ-5ucIRw3H4D1hBC3SgVOT4uzyazbTPmjisEZsmTJXzXBsZlSd7hm1mMCgOHesL0eSyj8Ph0SffvhWdxpSbAcXppc8b0iiaaDavendUbTkDUMqj4Txwx/s16000/greek-creation-myths-birth-of-venus-battle-giants.jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: center;">***</p><p style="text-align: center;"><br /></p><p>Theseus Korint Boğazı'na ulaştığında, Poseidon'un vahşi oğlu Sinis tarafından karşılaşıldı. Sinis, yolcuların ölümüne sebep olan çam ağaçlarını kullanırdı. İki çam ağacını yere eğip kurbanını onlara bağlardı ve ardından ağaçları geri serbest bırakarak kurbanının ağaçlar yukarı doğru yayıldığında ikiye bölünmesine neden olurdu. Theseus kendi yöntemini ona karşı kullandı, onun daha önce başkalarını öldürdüğü gibi öldürülmesine neden oldu. Kızı Perigune kendini yabani kuşkonmaz yatağına gizledi, ancak Theseus onu buldu ve baştan çıkardı, Melanippos adında bir oğul sahibi oldu (Atina'da bir tapınağı olan küçük bir Attik kahraman).</p><p><br /></p><p>Theseus, Korint Boğazı boyunca ilerlerken yine gezginlere uzun süredir tehdit oluşturan başka bir varlıkla karşılaşır. Vahşi bir yaban domuzu olan Krommyon. Adı onu büyüten yaşlı kadının adından gelmiştir. Vazo resimlerinde, Theseus genellikle Kromyo olarak sadece bir kez adı geçen yaşlı kadının kollarıyla onu ileriye itmeye çalışırken canavarla karşı karşıya olduğu şekilde gösterilir.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih99r5t52tQvQBiTHzx5nPSuVvnd6UlD4wJSDetL0KsNA3KkIFdfgp8P84cBnSQMXN9CSFDe5fc3y0spWNpya3_FGalKHOaPpj2FbngoOA41ejtd99ylSwLRJ5aIOUa1ZAU9sRr0supF6fazMA4uEB3F_E46J2Pa6YaLo0WpceXKQ0XNGRRYaemqKKMJlg/s1000/M15.3Phaia.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="741" data-original-width="1000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih99r5t52tQvQBiTHzx5nPSuVvnd6UlD4wJSDetL0KsNA3KkIFdfgp8P84cBnSQMXN9CSFDe5fc3y0spWNpya3_FGalKHOaPpj2FbngoOA41ejtd99ylSwLRJ5aIOUa1ZAU9sRr0supF6fazMA4uEB3F_E46J2Pa6YaLo0WpceXKQ0XNGRRYaemqKKMJlg/s16000/M15.3Phaia.jpg" /></a></div><br /><p>Megara'da, Atina'nın batısında bulunan komşu bir bölge olan Skeironian Uçurum'unda, Theseus Skerion adında bir kötü adamla karşılaştı. Skerion, yolcuları ayaklarını yıkamaya zorlar ve bunu yaparken onları tepelerden aşağıya tekmeleyerek aşağıdaki denizde dev bir kaplumbağanın avı olmalarını sağlardı. Theseus itaat edermiş gibi eğildi, ancak onu ayaklarından yakaladı ve denize fırlattı ve Skerion'un dev bir kaplumbağa tarafından yenilmesini sağladı.</p><p><br /></p><p>Theseus Atina'dan geçerken, Eleusis kralı olan ve Poseidon'un oğlu olan Kerkyon tarafından karşılaşıldı. Kerkyon, geçen yabancıları kendisiyle güreşmeye zorlar ve onları arenada öldürürdü. Ancak genç kahraman da onu havaya kaldırarak ve yere çarpıp öldürerek intikam aldı.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMwyN7U8a7tw8T-rPy1o2JRrPsVwIZoniK55C-sF1QslLAlcZ-jg2u9p41SfnIbZ6MxvClaGBXHyJFfafO6rYE6fDCZtlGzK97KVjEFoIxC5i6ytkEUWpyx4lKfj6-iDB3PEYPJRAfAv3nLR0kuiw7Uzl3JFbcKXEt5LKuFAs57HeURr3LorF6W6GCKIZL/s491/kf.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="369" data-original-width="491" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMwyN7U8a7tw8T-rPy1o2JRrPsVwIZoniK55C-sF1QslLAlcZ-jg2u9p41SfnIbZ6MxvClaGBXHyJFfafO6rYE6fDCZtlGzK97KVjEFoIxC5i6ytkEUWpyx4lKfj6-iDB3PEYPJRAfAv3nLR0kuiw7Uzl3JFbcKXEt5LKuFAs57HeURr3LorF6W6GCKIZL/s16000/kf.jpg" /></a></div><br /><p>Atina'ya pek uzak olmayan Erineos'ta, Theseus, 'Procrustes yatağı' ile ünlenen kötü adamla karşılaştı. Yolda bulunan evinde özel iki yatak bulunan ve gezginleri, yolcuları misafirperverliğiyle etkileyerek yok etmeye davet eden biriydi. Eğer misafirleri kısa boyluysa, onları uzun yatağa yatırıp bacaklarını ona uyduruncaya kadar çekiçle ezer, yayardı; ya da eğer uzun boyluysa, onları kısa yatağa yatırır ve vücutlarının artan kısımlarını keserdi.Theseus yine ne yapıp edip adamın kendi yöntemiyle öldürmeyi başardı.</p><p><br /></p><p>***</p><p>IG: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/p/tum-mitler.html">Tüm Yunan mitlerini ve diğer mitleri görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-76150048088631321982024-02-16T14:23:00.001+03:002024-02-17T18:14:58.472+03:00Portakallı Lokum Tarifi<p>Oldukça sade ama vitamin dolu ve çoook lezzetli portakallı lokum tarifi vereceğim size. Üstelik yapımı oldukça da basit. Portakalı ben normalde sevmem ama bu gerçekten çok güzel oldu. İşte tarifi... Fotoğrafı çekmeden önce dayanamayıp yediğimi de resimden fark edebilirsiniz. 😁</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV-AHcQSuj7lazpdbFSvyWQi9fy5BOobcQc58MiDhVTx-_3VUE9JxMLfWFi_WMmfUwJACOByJZw_4rAp_NGJuB8k6gIeivFJKkjBRGoRVZhNslAtxxyL45viTC-HNc0wwLem0gvCoUX701VGsskkEhW-C1Xf04eFJCwrTmHx1iHT2ntnJuSkHxT4JtvhcN/s2160/1000001576-01.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1969" data-original-width="2160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV-AHcQSuj7lazpdbFSvyWQi9fy5BOobcQc58MiDhVTx-_3VUE9JxMLfWFi_WMmfUwJACOByJZw_4rAp_NGJuB8k6gIeivFJKkjBRGoRVZhNslAtxxyL45viTC-HNc0wwLem0gvCoUX701VGsskkEhW-C1Xf04eFJCwrTmHx1iHT2ntnJuSkHxT4JtvhcN/s16000/1000001576-01.jpeg" /></a></div><br /><p>→Üç su bardağı portakal suyu, </p><p>→ bir bardak toz şeker,</p><p>→ ve bir su bardağı nişastayı karıştırarak 15 - 20 dakika boyunca karıştırarak pişiriyoruz. Dökeceğimiz kabın altına bolca hindistan cevizi koyuyoruz, döktükten sonra üzerine de serpiştiriyoruz. 3-4 saat buzdolabında bekletiyoruz ve işte bu kadar, servise hazır! :)</p><p><br /></p><p>***</p><p>Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Tarifler?max-results=6">Tüm tariflerimi görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-54960499804742757882024-02-11T13:17:00.008+03:002024-02-11T13:23:49.908+03:00Çiçeklerin Şarkısı: Kaybolan Hatıraların İzinde<p> Çiçeklerin Şarkısı hikayemin devamı... İlk bölümleri görmek için: <i><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebi%20Denemelerim?max-results=6">Edebi Denemelerim</a></i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0KMhFSsYhjmxpvqJbrP8EM5FQaod52DwDcQLycuL54myGOFZBpTiBzmDxESxpXezlT22AXZ6PDtdwzyViVj_Qr-je0Uo8_y9BU22p__ymsV16s2GG6zy9FKpF22BdIvYuPJLtUA7Ruv67QRaHwZARPPS1i4vUjNezi0GsHFVRGb8elRc7orf-bHWghzzP/s1320/Screenshot_2023-08-17-21-51-48-609_com.instagram.android-02.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1320" data-original-width="1079" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0KMhFSsYhjmxpvqJbrP8EM5FQaod52DwDcQLycuL54myGOFZBpTiBzmDxESxpXezlT22AXZ6PDtdwzyViVj_Qr-je0Uo8_y9BU22p__ymsV16s2GG6zy9FKpF22BdIvYuPJLtUA7Ruv67QRaHwZARPPS1i4vUjNezi0GsHFVRGb8elRc7orf-bHWghzzP/s16000/Screenshot_2023-08-17-21-51-48-609_com.instagram.android-02.jpg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;">Çiçeklerin Şarkısı</span></h1><div><h2 style="text-align: center;">↝ Kaybolan Hatıraların İzinde ↜</h2><div><br /></div><p style="font-weight: normal; text-align: left;">Diğer gün önceki günün aksine oldukça sakin ve sıradandı. İkizler bu duruma biraz şaşkındı. Sanki dün hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu herkes. Acaba gerçekten rüya mı görmüşlerdi? İkizler ne kadar aynı hayatı yaşıyor olsa da gördükleri rüyalar aynı olmazdı genelde. Sevgi, teyzelerinde ziyafet çektiğini görür Eda ise Olcay'ı görürdü rüyasında. Halbuki ona karşı bir şey hissettiği de yoktu arkadaşlıktan öte. Ama çok sık görüyordu işte. Rüyasında Olcay ona hep farklı çiçekler getirirdi ve rüya hep farklı sonlanırdı. Bazen çiçeği kafasına yer Olcay ağlayarak annesinin yanına döner, bazen Eda ona sarılır ve öper, sonsuza kadar onunla olacağını söylerdi. Bu rüyayı gördüğünde terler içinde uyanır ve uyandığında rüya olduğuna şükrederdi - ya da kabus. Sanki kendisinin değil de Olcay'ın rüyasıydı bunlar. Amaan, Olcay'da Eda'yla arkadaşlıktan öte ilgilenmiyordu ki. İlgileniyor muydu yoksa? </p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">Sınıfın içinde sessizlik hakimdi. Öğretmenleri oldukça monoton bir sesle dersi anlatıyor, kelimeleri birer yorgun asker gibi sessizce dökülüyordu dudağından. Tahtaya yazılanları sadece birkaç kişi not ediyor, gerisi tıpkı Eda gibi sıkılmış ve farklı düşüncelere dalmıştı. Eda orta sıranın arkasında oturuyordu. Camdan dışarıya dalmıştı. Hoş bir hava vardı dışarıda. Ilık bir serinlik camdan içeri sızıyor, ağaçların da uyuz hışırtıları eşliğinde öğrencileri sanki uyutmak için yavaş bir şarkı mırıldanıyordu ilkbaharın tazeliğiyle dolu olan gün. Rüzgar hafif şiddetlenip Eda'nın yüzünü yalayınca Eda irkildi. Açık olan camın yanında oturan Olcay'ın yanına geçti.</p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">Olcay notlarını alıyor, hocayı ilgiyle dinliyordu. Ona göre savaşı kazanmakta olan askerler gibi geliyor olmalıydı öğretmenin her kelimesi. Sınıfın birincisi ve öğretmenlerin gözdesiydi Olcay. Biraz içine kapanık ama oldukça da arkadaş canlısıydı. Eda'nın yanına gelmesiyle o da irkildi. Zoraki bir şekilde gülümsedi, belli ki rahatsız olmuştu sevgili öğretmeninin dersinden koparılınca ama belli etmemek için zor tutuyordu kendini.</p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">"Dün o olay sırasında seni gördüm patikanın arkasında. Ama İrfan amca ve diğerleri bizi mağaradan almaya geldiklerinde orada değildin. Neredeydin?" diye sordu Eda merakla. Olcay'ın bakışlarının değiştiğini fark etti. Tedirginlik sezdi gözlerinde. Fakat Olcay bir düşündükten sonra cevapladı sorusunu.</p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">"Dersin bitmesini bekleyemedin mi sormak için Eda? Açıkçası düne dair çok bir şey hatırlamıyorum. Patikanın arkasına iteklendim rüzgardan dolayı, sonra dönüyordum ve... Sonrasını hatırlamıyorum işte. Kafamı bir yere çarpmış olmalıyım. Kendime geldiğimde evdeydim. Şimdi başka sorun varsa lütfen dersten sonra sor." diyerek Eda'yı kesin bir dille başından savdı.</p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">Eda dudaklarını bükerek yerine geçti. İyice canı sıkılmıştı. Olcay'ın kendisini böyle savmasına alınmıştı da. Bu sıkıcı dersi nasıl eğlenceli hale getirebileceğini bilemedi. Olcay için bu çok kolay olmalıydı. Tekrar ona baktı ve iç geçirdi. Hemen derse tekrar odaklanmıştı, Eda için bu büyük bir yetenekti. İçinden taktir etti ve yine düşüncelere daldı. Bir süre sonra yanında oturan ve hocayı pür dikkat dinleyen bir diğer kişiyi, yani kardeşini, dürttü. Olcay'ı sevemiyordu Sevgi. Onunla bir yarış halindeydi hep ama henüz o yarışı kazanamamıştı. Sınıfın birincisi olmak için canla başla çalışıyordu ama Olcay hep bir adım öndeydi. Bu sinirini bozuyordu.</p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">"Ne var Eda" dedi rahatsız olduğunu saklamaya gerek duymadan Sevgi. Eda, kardeşinin agresif davranışlarına alışkındı. O, öyleydi. Bazen kendisini ciddi anlamda incittiği zamanlar olurdu ama sonra bir şekilde gönlünü almayı başarırdı. </p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">"Kimsenin dün ki olaydan bahsetmemesi garip değil mi? Bu işte bir iş var gibi hissetmeye başladım. Bak ne diyeceğim, o mağaraya bugün tekrar gidelim mi? Bence orada bir şeyler bulacağız bu sefer." gerçekten oraya çok gitmek için heyecanlı olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Sevgi emin değildi ve iyi şeyler sezmiyordu bununla ilgili.</p><p style="font-weight: normal; text-align: left;"><br /></p><p style="font-weight: normal; text-align: left;">"Olmaz Eda. Hem eve geç kalırsak anneme hesap vermek zorunda kalırız, ayrıca yarına yetiştirmemiz gereken proje ödevimiz var, hatırlatırım." Eda ısrar etmedi. Kendi başına gitmeye karar verdi. Herkes uyuduktan sonra gidecekti. Büyük bir sabırsızlık içindeydi. Saat daha sabahın on biriydi ve önünde daha üç dersi vardı. Eda, Sevgi'nin ona baktığını ve aklından geçenleri anladığını fark etmemişti. Sevgi ise tek kelime etmemiş ve aslında eğer kardeşi böyle bir şeyi aklından geçiriyorsa o da onunla gitmeye karar vermişti. O zamana tüm ödevleri bitmiş olur, annesine de hesap vermek zorunda kalmazlardı. İçinde kötü bir his olsa da bununla ilgili bastırmaya çalıştı. Başına bir şey geleceğini düşünmüyordu. Varilya Kasabası dünyanın en zararsız kasabalarından biriydi. Yıllar önce olan o garip olay dışında hiçbir ilginçlik görmemişti. İnsanlar birbirine karşı oldukça saygılıydı. Birbirlerini sevmedikleri olurdu, küçük kavgaları da olurdu ama her şey hemen çözülürdü. Huzursuzluğu sevmezdi bu kasaba. Ayrıca Eda kafasına koyduğunu her zaman yapan, inatçı biriydi. Yapma, etme demek onda işe yaramazdı. Evet, işte bu yüzden, ona eşlik edecekti. </p></div>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-68916365004056993542024-02-10T22:13:00.008+03:002024-02-11T10:12:58.661+03:00Türkiye'nin Maldivleri: Salda Gölü<p>Salda Gölü'ne ikinci gidişim. İlkine göre hayal kırıklığına uğradığım noktalar vardı çünkü yağmur ve kar yağmadığı için (bu ayın 7'sinde gittik ve hava 21 dereceydi) fazlaca çekmiş göl. Üstelik özelleştirilmiş de. Girerken park içn 30TL kadar ücret ödedik. Sonra bir servis aracı aldı bizi göle götürdü fakat yakınına yaklaşamadık bile, yasaklanmış nedense. Bir de bir sürü küçük beyaz yapılar vardı. Biri restoranmış fakat kapalıydı biz gittiğimizde. Önceden burada hiçbir şey yoktu ve hiç de zarar görmüş gibi değildi. Neden yasaklandığını anlayamadım şahsen. Her neyse, yine de muhteşem bir güzelliği var.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWfRf7vH3HZ6ZJFEMNsEY-IbhNA9_s6coPbCBpfZ32OJM2ipKwGgDg638uBx3Lyrcg7IEUHO8bYXduoYCP3xcw1HKgcbFfVSXiYZmchYunrQSfG6l2ER8cXEQbV8Rf7cgHPJnQNtkbyvOZbWYnBMvk7yzQpYSbrT3rR-01spiEoBU6tN6pPoLgUEf7JP_i/s4080/1000000955-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3072" data-original-width="4080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWfRf7vH3HZ6ZJFEMNsEY-IbhNA9_s6coPbCBpfZ32OJM2ipKwGgDg638uBx3Lyrcg7IEUHO8bYXduoYCP3xcw1HKgcbFfVSXiYZmchYunrQSfG6l2ER8cXEQbV8Rf7cgHPJnQNtkbyvOZbWYnBMvk7yzQpYSbrT3rR-01spiEoBU6tN6pPoLgUEf7JP_i/s16000/1000000955-01.jpg" /></a></div><br /><p>Buraya Türkiye'nin Maldivleri deniyor. Denizli, Burdur ve Antalya'nın ortasında bulunuyor. Denizli'nin merkezine 100km kadar uzaklıkta. Burası Türkiye'nin en temiz gölü, dünyanınsa beşinci en temiz gölü olarak geçiyor ayrıca 184m derinliği ile Türkiye'nin en derin, dünyanın ise en derin üçüncü gölü!</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp0i9Wenu2w9dBcPAKGNaCQDLxGxAGHXbrmEMIDwkNljcPWOod0lNWB50bcNNcnxXUEI8YO4YH0rW9rHJ6T0VTQjTQV55ZCMonboPmKK0ENs5klxSyNps5Xmj8Om1PtXlVlNa_ldOMTlaIdkbREfpFe0KTc7tcELZubioBISo24KDBOLtBD6NRxb1d4n0e/s5157/1000000958-01.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2057" data-original-width="5157" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp0i9Wenu2w9dBcPAKGNaCQDLxGxAGHXbrmEMIDwkNljcPWOod0lNWB50bcNNcnxXUEI8YO4YH0rW9rHJ6T0VTQjTQV55ZCMonboPmKK0ENs5klxSyNps5Xmj8Om1PtXlVlNa_ldOMTlaIdkbREfpFe0KTc7tcELZubioBISo24KDBOLtBD6NRxb1d4n0e/s16000/1000000958-01.jpeg" /></a></div><br /><p>Türkiye'nin Maldivleri denmesinin nedeni ise kıyısındaki beyaz kum. Aslında kum değil, bol miktarda magnezyuma sahip küçük taşlardır. Burada ayrıca halk pilajı bulunuyor ücretsiz. Göle girebiliyorsunuz ve gölün suyunun saçlara, cilde iyi geldiği söyleniyor. Yazın gidilmesi gereken bir yer. O zamana kadar bolca yağmur yağarsa çok daha dikkat çekici ve güzel görünecektir. </p><p><br /></p><h2 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;"><i>Burdur'un Sessiz Güzelliği...</i></span></h2><p style="text-align: left;">Burası eskiden fazla bilinmiyordu ana yollara uzak olduğu için. Çok göz önünde değil yani. Son iki yılda tanınmaya başlandı. Gölün turkuaz rengi, gökyüzünün maviyle buluştuğu yerde, adeta sonsuzluğa uzanıyormuş hissi veriyor. Akşamın yaklaşmasıyla halk plajına gittik, gün batımını görmek için gölün kıyısına doğru ilerledik. Gölün sakin suları, gün batımının yansımalarıyla adeta büyülü bir atmosfer oluşturuyordu. Gökyüzünün renk cümbüşü, suyun yüzeyinde dans ederken, bu doğal güzellik karşısında hayranlıkla izledik. Görülmesi gereken, Türkiye'nin doğa harikalarından diyebilirim burası için.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div><p>***</p><p>Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Gezi?max-results=6">Tüm gezi yazılarımı görün</a></p></div>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-84097157463504298322024-02-07T13:42:00.004+03:002024-02-07T17:03:18.543+03:00Keloğlan Mağarası<p>Uzun zamandır yeni yerler keşfetmiyordum. Bir süredir hasta olduğumdan dolayı evden çıkamadığım için sıkılıp dün gitmediğim yerlere gitmeye karar verdim. Keloğlan Mağarası'nı, önceden gidip burada paylaşmış olduğum <i><a href="https://www.kayipfisilti.com/2023/09/acpayam-kanyonu.html">Acıpayam Kanyonu</a></i>'nu ve Salda Gölü'nü ziyaret ettim. Bu gönderimde çok hoşuma giden küçük ama oldukça gösterişli Keloğlan Mağarası'ndan bahsedeceğim sadece. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3T4jjX7Fnhmdo3YL9Nq0m8C_oBX7lD2hqtv4FirxjUxz_ZnjfiXwBmFEML_blk8pvTtYUJoUMN-ytGlIIEdWrfyxfGqV2ZzHaFLga1vtLBdizZNkFYpTiqa0bI1Bp5TjNd_guaIBbpyLBZsRMBPkgK5b1_Ab6BCktmxqIOgBncc0hnRAWy16UPTEBKU-E/s4080/1000000424-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4080" data-original-width="3072" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3T4jjX7Fnhmdo3YL9Nq0m8C_oBX7lD2hqtv4FirxjUxz_ZnjfiXwBmFEML_blk8pvTtYUJoUMN-ytGlIIEdWrfyxfGqV2ZzHaFLga1vtLBdizZNkFYpTiqa0bI1Bp5TjNd_guaIBbpyLBZsRMBPkgK5b1_Ab6BCktmxqIOgBncc0hnRAWy16UPTEBKU-E/s16000/1000000424-01.jpg" /></a></div><br /><p><i style="color: red;">(Not: Girişte fotoğraf çekilmesi yasaktır uyarı levhasına karşın girişte bulunan rehber resim çekebileceğimizi söyledi.) </i>Keloğlan Mağarası, Denizli'nin Acıpayam ilçesinin biraz dışında yer alıyor. Denizli'nin merkezinden bir buçuk saat uzaklıkta. Mağara için büyükçe bir dağı tırmanmamız gerekiyor arabayla. Mağaranın oldukça hoş plato manzarası da bulunuyor. Orada minik minik kocaman alana sahip evler bulunuyor. Rehberimizin dediğine göre bir tanesi 5 milyona satılıyormuş. Biraz daha uygun olsa alırdık tabii, en azından 3 olsa, dermişim. Şaka bir yana, buraya yakın olan bir köyde yaşasam neden olmasındı? Huzur verici bir görüntüsü var.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtsMU7ipkmFyvSeqU09jzPywVccxp83b4iFtwD66B1aTp8mahg73sOieJmBi2Ub67l1TcbL6FTIQsIL9BPNioXEki8ZJSk2nwh0pfhUxnOu3P49RARGpp7CQ2ctYE5HiSlkxTFzVthPw-e17B3oTtSkzPcSCMAAJ7HaGzdEd8mkpeodmXJMub0OdwLd11Q/s4080/1000000403-01.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3072" data-original-width="4080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtsMU7ipkmFyvSeqU09jzPywVccxp83b4iFtwD66B1aTp8mahg73sOieJmBi2Ub67l1TcbL6FTIQsIL9BPNioXEki8ZJSk2nwh0pfhUxnOu3P49RARGpp7CQ2ctYE5HiSlkxTFzVthPw-e17B3oTtSkzPcSCMAAJ7HaGzdEd8mkpeodmXJMub0OdwLd11Q/s16000/1000000403-01.jpeg" /></a></div><br /><p><i>Himmet adında bir genç çoban vardı bu bölgede yaşayan. Kel ve sakalsızdı. Çobanlarını otlatırken yağmura yakalandı ve sığınacak bir yere ihtiyaç duyarak bu mağarayı keşfederek içine girdi. Mağaranın içindeki yolu merak ederek takip etmeye başladı. Fakat bir sorunla karşılaştı. Mağaranın derinlerine giren kel çoban çıkışı bulamadı. Çobanın koyunları başıboş kaldığı için köye geri döndü. Himmet'in ailesi koyunları başıboş görünce oldukça endişelendi ve Himmet'i aramaya koyuldular. Tüm köy Himmeeeet Himmeeet diye bağıra bağıra aradılar fakat bulamadılar.</i></p><p><i><br /></i></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcvdjW_Xtk9pDYxCMyats2NOm7hlJUFyrq6g4h5ZysB6LSB8vKNv7rFRlDOMALS2EbbKG6Mz9KcxhMfXyTmMqyysid-jkl4bYlgb36cVVbt7skiQ51G8rhRvuPwZVVzv-r4diQ0wXczCEXJBdNN3w0hpl9kXpaOQlVMr_w-3_cLIfQ4DeVd_JYcon-eeda/s1920/2024-02-07-13-27-24-558.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1920" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcvdjW_Xtk9pDYxCMyats2NOm7hlJUFyrq6g4h5ZysB6LSB8vKNv7rFRlDOMALS2EbbKG6Mz9KcxhMfXyTmMqyysid-jkl4bYlgb36cVVbt7skiQ51G8rhRvuPwZVVzv-r4diQ0wXczCEXJBdNN3w0hpl9kXpaOQlVMr_w-3_cLIfQ4DeVd_JYcon-eeda/s16000/2024-02-07-13-27-24-558.jpg" /></a></div><p style="text-align: left;"><i>Bir hafta sonra başka bir çoban Himmet'in sesini duydu fakat mağaraya girme cesaretini bulamayarak ailesini bilgilendirmekle yetindi. Ailesi ise bir tanecik oğullarını bulmak için mağaraya girdi ve oğullarını buldular. Fakat onu bulduklarında ağızları açık kaldı çünkü artık Himmet'in saçı ve sakalı vardı...</i></p><p style="text-align: left;"><i><br /></i></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTbW3b5XiY2oKFEXYEezJjs-86xkUrOWuG-EEpuJufIBUpV0ZaE4P57rF3aV_stTaFZO8QnkOy0GS26cjtSfJ0EZF-YU5GWLBUdXNjIh_WrCO25-ry4uwo8WRTPvvBrSyUQo8OqOg8irIaKj_pndBj5ojq5yk8xLQmBs5q3_72mUJZlV5RAZuxEEEv5zx9/s4080/1000000453-01.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4080" data-original-width="3072" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTbW3b5XiY2oKFEXYEezJjs-86xkUrOWuG-EEpuJufIBUpV0ZaE4P57rF3aV_stTaFZO8QnkOy0GS26cjtSfJ0EZF-YU5GWLBUdXNjIh_WrCO25-ry4uwo8WRTPvvBrSyUQo8OqOg8irIaKj_pndBj5ojq5yk8xLQmBs5q3_72mUJZlV5RAZuxEEEv5zx9/s16000/1000000453-01.jpeg" /></a></div><br /><i><br /></i><p></p><p style="text-align: left;">Bu yerliler arasında anlatılan bir efsaneydi ve gerçekten de oraya girenin saçlarının hızlı uzadığına inanılmaktadır. Efsane oldukça ilgimi çekti. 1960 yılında keşfedilen bu mağara da oldukça ilgi çekiciydi. Giriş ücreti alınmakta 30TL. Sabah 9 akşam 5 arasında ziyarete açık. Çok büyük olmayan ama kesinlikle görülmeye değer, sarkıtlarla dolu ve çok güzel ışıklandırma yapılmış. Mağaranın girişinde küçük bir kalıntı sergisine yer veriliyor. Oldukça hoşuma gitti.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">---</p><p style="text-align: left;">Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Gezi?max-results=6">Tüm gezi yazılarımı görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Denizli">Denizli'de gezdiğim tüm yerleri görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Ma%C4%9Fara%20Gezileri?max-results=6">Tüm mağara gezilerimi görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com4Denizli, Kumkısık, Denizli, Türkiye37.7830159 29.09633289.4727820638211568 -6.059917200000001 66.093249736178848 64.2525828tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-85830514880639162752024-01-31T15:11:00.000+03:002024-01-31T15:11:34.054+03:00Şifacının Kalbi - Duygu Emanet | Kitap Önerisi<p>Sevgili Duygu kitabını çıkardığından beri büyük bir heyecanla alıp okumayı istiyordum. Çünkü kendisinin bloğunu uzun zamandır takip ediyorum ve orada yazdığı kısa hikayelerini de çok severek okuyordum. Kendisinin yazılarını da takip ettiğim için kitabının da kaliteli olacağını baştan kestirmiştim. Sonunda kitap elime ulaştı ve üç gün boyunca beni fantastik bir dünyanın içine hapsetti. Öncelikle kendisinin bloğuna gitmek ve ilgili gönderisini görmek için: <i><a href="https://duyguemanet.blogspot.com/2023/09/sifacnn-kalbi-kitabm-ckt.html" target="_blank">Şifacının Kalbi</a></i></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ71qybvljQB8S0MJa-Q9E7mieKtgOckLhnESfnk2bQCDPCKlOuI_Qom_aUDWS7HmKKSOwzelr3CHuB4OohHu3dp9gz7IuLFCpCjJdDcCR533UqG0W0t4Mik2gnwD4oP2hODI1anEgVJnzJl0k29LzzKAwlnYowdqjHJLTcI0aKjEERK4Hg-v0NhCGA8OB/s1920/AirBrush_20240130141908.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1920" data-original-width="1440" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ71qybvljQB8S0MJa-Q9E7mieKtgOckLhnESfnk2bQCDPCKlOuI_Qom_aUDWS7HmKKSOwzelr3CHuB4OohHu3dp9gz7IuLFCpCjJdDcCR533UqG0W0t4Mik2gnwD4oP2hODI1anEgVJnzJl0k29LzzKAwlnYowdqjHJLTcI0aKjEERK4Hg-v0NhCGA8OB/s16000/AirBrush_20240130141908.jpg" /></a></div><br /><p>Kitap, eylül 2023'te <i>Kitap Müptelası </i>yayınları tarafından satışa sunuldu. 240 sayfadan oluşan oldukça anlaşılır ve okunaklı yazının yanı sıra bölüm bölüm ayrılmış ve her bölümün kendine hoş giriş resimleri bulunuyor. Bu yüzden okumakta zorluk çekilmeyen ve resimlerle ilgi çeken bir tasarıma sahip kitap. Kitabın arka sayfa açıklaması:</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdLTwbxJprlxnXW6XAjaMXhNpChmlieeixFNPbfCjVZEwm5_b_AxzxjwronGnGdPkg_SCD2MiOYsblcZY-b-HpGWJoG6le_pfHe85pcnEDv0H2n_v02cLyz-yWPEArdZrS-LB1H11kbostssrLBpg64IGfhF8861a_oRBljmP4zf92b7C-OeS-ka03QrLk/s1920/AirBrush_20240131143615.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1920" data-original-width="1440" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdLTwbxJprlxnXW6XAjaMXhNpChmlieeixFNPbfCjVZEwm5_b_AxzxjwronGnGdPkg_SCD2MiOYsblcZY-b-HpGWJoG6le_pfHe85pcnEDv0H2n_v02cLyz-yWPEArdZrS-LB1H11kbostssrLBpg64IGfhF8861a_oRBljmP4zf92b7C-OeS-ka03QrLk/s16000/AirBrush_20240131143615.jpg" /></a></div><br /><p>Hikayeye geçecek olursak, fantastik türünde olan bu kitabın kendine has oldukça yaratıcı ırkları bulunuyor. İnsanlar, Şifacılar, Ruh budayanlar, siyah kanatlılar gibi. Kitabımızın ana karakteri olan ve kitaba ismini veren karakterimiz Ubin, bir şifacı ve kendini iyiliğe, iyileştirmeye adamış tüm şiddete meyilli durumlardan kaçan bir karakter. Yazarımız bunun nedenini son sayfasında düştüğü bir notla zaten çok güzel dile getirmiş:</p><p><br /></p><p></p><blockquote><p>Ubin gibi nahif ve anlayışlı birinin kitabın merkezine alarak ana karakter yapmamın sebebi başarının, fiziksel güç ve cesaretten ibaret olmadığını göstermekti. İnsan sahip olduğu tüm güzelliklerle özeldir, kıymetlidir... Güçlü bir kalbe sahip olan imkansızı başarabilir, nezaket ve incelik asla zayıflık göstergesi değildir.</p><p></p></blockquote><p><br /></p><p>Dönelim hikayemize, Ubin şifalı çiçekleriyle ünlü. Herkese çiçeklerinden dağıtıyor ve insanları hem fiziksel hem de duygusal olarak tedavi edebiliyor. Hem bu yüzden hem kibarlığından dolayı herkes tarafından seviliyor. Bunun dışında da oldukça ilginç güçleri var. Fakat içinde bulunduğu zaman oldukça tehlikelidir; birkaç yüzyılda bir tekrarlayan olay tekrar kendini yineliyor. Herkese korku salan, dünyevi olmayan Ölüm Terzisi insanların dünyasını yok etmekte oldukça kararlı. Ubin ise asla karanlığa düşmeden kendi halkının prensiyle ve saraylıların seçtiği bir grup önemli kişilerle bir olup büyük bir maceraya atılıyorlar. </p><p><br /></p><p>Oldukça sürükleyici, heyecanlı, zaman zaman güldüren ve zaman zaman da romantizmle içimi ısıtan bir kitap oldu. Büyük bir hayal ürünü olan ve oldukça güzel mesajlar veren bu kitabı fantastik kitap okumayı seviyorsanız mutlaka okumalısınız!</p><p><br /></p><h1 style="text-align: center;">Alıntılar</h1><p></p><blockquote>Kötülük hiç durmuyordu ve Albina onu bu kadar güçlü kılanın ne olduğunu merak ediyordu.</blockquote><br /><div style="text-align: right;"><i style="font-size: small;">Syf: 9</i></div><p></p><p></p><div style="text-align: right;"><br /></div><blockquote>Sürekli zulmetmeye alışmış bir kalp iyiliği gördüğünde ıstırap çeker. Bir buz parçası ne kadar büyük de olsa hafif bir ısı onu eritmeye yetecektir.</blockquote><br /><div style="text-align: right;"><i style="font-size: small;">Syf: 74</i></div><p></p><p><br /></p><blockquote>Bir şeyin sebebini kavrayıp çözüm bulmak, peşin hükümlü olmaktan daha doğru geliyor bana.</blockquote><br /><div style="text-align: right;"><span style="font-size: small;"><i>Syf: 75</i></span></div><p></p><p><br /></p><blockquote>Ezilmemek için ezecek, yok edeceksin. Işık zayıftır,en küçük kuvvette sönüp gider. Güneşin bile bir gün vakti dolacak... Ama karanlık bakidir.</blockquote><br /><div style="text-align: right;"><span style="font-size: small;"><i>Syf: 94</i></span></div><p></p><p><br /></p><blockquote>O andan sonra geri dönüşün olmadı değil mi? İnsan büyük bir hata yapınca her şeyin bittiğini düşünüp ardına bakmıyor bir daha. Daha fazlasını yapıyor, hiç durmuyor ki pişmanlık hissi yetişmesin ona.</blockquote><br /><div style="text-align: right;"><span style="font-size: small;"><i>Syf: 138</i></span></div><p></p><p><br />***</p><p><br />Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Kitap%20%C4%B0ncelemeleri%20%26%20%C3%96nerileri?max-results=6">Tüm kitap önerilerimi ve incelemelerimi görün</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm yazılarımı görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-56418118093765340292024-01-28T21:09:00.009+03:002024-01-29T17:36:36.791+03:00Stoa Çözülmemiş Davalar - Masa Oyunu<p>Herkese merhaba!</p><p>Genelde sizinle bilgisayar oyunları paylaşırken bu sefer farklı olarak bir masa oyunundan bahsedeceğim. Bu oyunu Duygu'nun sitesinde görmüştüm ilk ( ilgili gönderisi için: <a href="https://duyguemanet.blogspot.com/2024/01/stoa-cozulmemis-davalar-oyun.html" target="_blank">https://duyguemanet.blogspot.com/2024/01/stoa-cozulmemis-davalar-oyun.html</a> )</p><p><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red;"><b>Tanıtım amaçlı olup spoiler (oyun hakkında detaylı bilgi) içermemektedir.</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: red;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3mloZypqY6u2rRlOp7vKiHlvIWQ3OvVN3B_QgX2JM-IPwYUXt2ODi4DM7rQKYCcniM4rfMo2wOsRncjqCM8rSP4-6Zvy1fRtn6gCCPxmcd_soT8y-YmihXuOLh-cvCT6uq-__iI9u8XF32BvRxcgLDKAxU-2VSZMk3CS2MvicziSeojXj5YyvuU71Y1O-/s4000/IMG_20240121_221054-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3mloZypqY6u2rRlOp7vKiHlvIWQ3OvVN3B_QgX2JM-IPwYUXt2ODi4DM7rQKYCcniM4rfMo2wOsRncjqCM8rSP4-6Zvy1fRtn6gCCPxmcd_soT8y-YmihXuOLh-cvCT6uq-__iI9u8XF32BvRxcgLDKAxU-2VSZMk3CS2MvicziSeojXj5YyvuU71Y1O-/s16000/IMG_20240121_221054-01.jpg" /></a></span></div><span style="color: red;"><br /></span><p style="text-align: left;"><span>Ben Duygu'dan farklı olarak ilk davayı aldım. Beş tane dava oyunu var böyle Stoa adı altında. 200TL idi. Bir dosya geliyor ve dosyanın içinde olayın anlatıldığı haber küpürü, mektup, sorgular, ödemeler vs. bulunuyor. Ayrıca iki de mektup bulunuyor. Birinde ip uçları birindeyse katilin kim olduğuna dair detaylı bir yazı var.</span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyV1Eiv9nKq1PpS28mhvhZ5HLBeNu5TTuiM8yYOHG5_uELYc9Yq8Ht_Z__qu1ZgKIXAhaIbKUWEhGZY56j6TpZbEhAigRqUVZk2zWCJSfwKhD7iOpTEkAa2bttzKIVG57F2fZq5P1pJAxA2M5QLgEGu-2s1lm_zsAgQ9OIqND9a2nD6mAjxojO9rbURNMq/s1920/FunPic_20240128_205730560.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1920" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyV1Eiv9nKq1PpS28mhvhZ5HLBeNu5TTuiM8yYOHG5_uELYc9Yq8Ht_Z__qu1ZgKIXAhaIbKUWEhGZY56j6TpZbEhAigRqUVZk2zWCJSfwKhD7iOpTEkAa2bttzKIVG57F2fZq5P1pJAxA2M5QLgEGu-2s1lm_zsAgQ9OIqND9a2nD6mAjxojO9rbURNMq/s16000/FunPic_20240128_205730560.jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><span>Bu olay gerçekte yaşanmış fakat kişilerin isimleri değiştirilmiş. Arkadaşımla beraber çok eğlenerek iki buçuk saatimizi verdik. İki buçuk saatte tüm sorguları, delilleri vs. okuyup iki buçuk saat sonunda <i>işte katil bu! </i>dedik. Fakat bilemedik katili. Çok yakın birini bulmamıza rağmen ve kesinlikle katilin kim olduğunu bulamadığımız için değil ama sonucunun çok saçma olduğuna karar verdik. Gerçekte yaşanmış bir olaysa bile sonucu değiştirilmeliydi bazı nedenlerden dolayı. Spoiler vermek istemediğim için yazmıyorum nedenini. Sonucu bizi biraz hüsrana uğrattı. </span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span><span>İpucuna da son dakikalarda baktık çünkü fikrimizi değiştirebilecek bir şey var mıydı onu öğrenmek istedik. Katilin kim olduğunu anlatan mektupta ipucundaki bir detayı veriyor fakat inanın görmeniz imkansız ki görseniz bile fotoğraf hatası falan dersiniz. İp ucunda bulunan fotoğrafın kalitesini de beğenmedim yani. Onun dışında yine de eğlenerek oynadığımız bir oyundu. Diğer davalarını alır mıyız emin değilim çünkü dediğim gibi sonu saçma geldi. Belki oynarsanız siz de bana katılırsınız, bilemiyorum. Tavsiye eder miyim? İlginç bir hikayesi var, sonu şaşırtıyor ve kesinlikle eğlenceli. Fakat sonu tatmin eder mi onu bilemiyorum. Belki diğer davaları denemeliyiz?</span></p><p style="text-align: left;"><span><br /></span></p><p style="text-align: left;"><span>***</span></p><p style="text-align: left;"><br />Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti<br /></a><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Oyun%20%C4%B0ncelemeleri?max-results=6">Tüm oyun incelemelerimi ve önerilerimi görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-46589237843619610692024-01-25T16:01:00.005+03:002024-01-25T16:22:31.296+03:00True Detective - 1. Sezon | Dizi Önerisi<p style="text-align: left;">Polisiye, dedektif ve suç içerikli her şeyin hastası olan ben uzun bir aradan sonra yine bu tarz şeyler izlemeye okumaya başladım. Bir süredir ara vermiştim, sürekli aynı tarz şeyler okuyorum ya da izliyorum diye. Farklı şeylere odaklanıyordum ama artık tekrar bu tarza dönmenin zamanı geldiğini düşündüm. Ve gerçekten iyi bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum. İzlediğim kadarıyla acayip sağlam bulduğum True Detective'den bahsedeceğim size. Dört sezondan oluşuyor. Normalde ben dizi bitince yaparım değerlendirmelerimi fakat tüm sezonları birbirinden bağımsız olduğu için ayrı ayrı değerlendirmeye karar verdim bu sefer. Şu an üçüncü sezona geçtim. Birinci sezonu çok beğenmeme rağmen ikinci sezondan çok daha fazla etkilendim, sonra bahsedeceğim ikinci sezondan da.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red;"><b>Bu gönderi spoiler (dizi hakkında detaylı bilgi) içermemektedir. Fakat yorumlarda herkes istediğini yazabildiği için yorumlarda spoiler bulunabileceğini göz önünde bulundurunuz.</b></span></p><div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1Qt3i7UoIx4N8CQhOWCOIds_gjFb92D3WJLfSaItOBUQ1OIJ5JFA5zNbMW_eQsCd8blgQ622Li_h3LWnSL997ABb9NAiPmC0CeSnbmkgCxX5JSrNrI2oiWaZBbt0T0p6nyqGR4NbNNV_p8DgFuXm097LmNbCXZbn1XJLi1otvNRbSbnD9njL1jEnl91f-/s1920/996755.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1Qt3i7UoIx4N8CQhOWCOIds_gjFb92D3WJLfSaItOBUQ1OIJ5JFA5zNbMW_eQsCd8blgQ622Li_h3LWnSL997ABb9NAiPmC0CeSnbmkgCxX5JSrNrI2oiWaZBbt0T0p6nyqGR4NbNNV_p8DgFuXm097LmNbCXZbn1XJLi1otvNRbSbnD9njL1jEnl91f-/s16000/996755.jpg" /></a></div><br /><div><br /></div><div><h1 style="text-align: center;">Dizi Hakkında Genel Bilgiler ve Konusu</h1><div><br /></div><p style="text-align: left;">Amerikan suç draması olan True Detective (Gerçek Dedektif), 12 Ocak 2014 yılında HBO'da gösterime başlamıştır. Şu anlık dört sezon ve sekizer bölümlerden oluşuyor. Dördüncü sezon hala devam etmekte, yani dizi final vermedi. Bölümler birer saat sürüyor. IMDB puanı: 8.9/10, benim puanım ise 9/10.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">True Detective dizisinin ilk sezonu, iki Louisiana Devlet Polisi cinayet dedektifi Rust Cohle (Matthew McConaughey tarafından canlandırılan) ve Martin Hart'ın (Woody Harrelson tarafından canlandırılan) karmaşık ve rahatsız edici bir cinayet davasını soruşturmasını anlatıyor. Olaylar iki zaman çizgisi boyunca gelişir - orijinal soruşturmanın yapıldığı 1995 ve dedektiflerin ayrı ayrı olay hakkında 2012'de sorgulandığı zaman.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Asıl olay ise Dora Lange adlı genç bir kadının ritüelistik cinayetidir. Cohle ve Hart soruşturmaya daldıkça, birkaç yılı kapsayan, gizemli ve derinlemesine rahatsız edici bir deseni oluşturan bir dizi bağlantılı suçu keşfederler. Soruşturma, onları Louisiana'nın karanlık iç yüzünden geçirir, tarikatlar, uyuşturucular ve yolsuzlukla karşılaşmalara yol açar.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Dizinin fragmanı:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/fVQUcaO4AvE" width="320" youtube-src-id="fVQUcaO4AvE"></iframe></div><br /><h1 style="text-align: center;">Karakterler</h1><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju81H1qOinRaXqwAoErP1H2bfwob0ZkYu6WA8Z2rLszatQEf4M7rCEkMi9RML6eRuk2Y8CK62BPaWfeorXx1Usg5KKmcVBDShuJvc_K3rselkor1ko8qsu7uNBloCunYGMje8A92fAhRlRMXSAP59zCVTvcKfbzGdoKWJsDpAjUc_JfQoHDHCkBb2Y3CI8/s1024/3024587-poster-p-1-cary-fukunaga-jumps-from-jane-eyre-to-true-detectives-louisiana-noir.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="576" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju81H1qOinRaXqwAoErP1H2bfwob0ZkYu6WA8Z2rLszatQEf4M7rCEkMi9RML6eRuk2Y8CK62BPaWfeorXx1Usg5KKmcVBDShuJvc_K3rselkor1ko8qsu7uNBloCunYGMje8A92fAhRlRMXSAP59zCVTvcKfbzGdoKWJsDpAjUc_JfQoHDHCkBb2Y3CI8/s16000/3024587-poster-p-1-cary-fukunaga-jumps-from-jane-eyre-to-true-detectives-louisiana-noir.webp" /></a></div><br /><div><br /></div><h2 style="text-align: center;"><b>Martin Hart (</b><i>Woody Harrelson, resmin solundaki) </i></h2><p style="text-align: left;">Woody Harrelson'ın canlandırdığı Martin Hart karakteri, geleneksel polis ve aile babasını yansıtsa da izledikçe aslında çok farklı biri olduğunu, kendi içinde çok karmaşık bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Hart, ortağı Rust Cohle'a göre keskin bir tezat oluşturur. Cohle içsel, felsefi ve genellikle kötümserken, Hart daha pragmatik ve gerçekçidir. Bu ikilem hikayeyi oldukça derinleştiriyor. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Önceden bahsettiğim gibi hikaye birkaç yılı kapsıyor ve böylelikle dizi, izleyicilere Hart'ın karakterinin evrimini gözlemleme fırsatı tanıyor. 1995 yılındaki soruşturmanın başlangıcından 2012 yılındaki yaşamına kadar, Hart önemli değişimler geçiriyor. Bu değişimler, davayla ve onun yapılan seçimleriyle alakalı olarak yaşadığı zorluklar anlatılıyor. Benim gözümde sinir bozucu bir karakterdi.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h2 style="text-align: center;"><b>Rust Cohle </b>(<i>Matthew McConaughey, resmin sağındaki)</i></h2><p style="text-align: left;">Bu karakteri Martin'e göre daha çok sevdim ben. Daha derin ve düz geldi. Aslında daha karmaşık ama Martin'e verilen rol insanda bir iticilik hissettiriyor, en azından benim için öyleydi. Rust Cohle, özellikle derin felsefi doğası ve içsel düşünceleriyle öne çıkıyor. Sıkça varoluşçu ve nihilist düşüncelere dalan Cohle, yaşamın ve insanın durumunun anlamını düşünüp duruyor. Onun monologları ve diyalogları, dizinin entelektüel derinliğine katkıda bulunan karmaşık ve hoş fikirlerle dolu.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Cohle'ün trajik bir geçmişi var. Kızının küçük yaşta ölüyor ve ardından evliliği çöküyor. Bu kişisel trajedi onu rahatsız eder, dünya görüşünü şekillendirir ve karmaşık kişiliğini daha da karmaşık hale getirir. Taşıdığı travma, karakterine derinlik katarken, hikaye boyunca yaptığı eylemlerde de etkilerini bolca görüyoruz.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Müzik & Yer</h1></div></div><p style="text-align: left;">Dizinin giriş müziği çok eskidendir bilip çok da sevdiğim <i>The Handsome Family</i>'e ait. <i>Far From Any Road </i>şarkıları çalıyor. Bunun dışında dizi içerisinde blues ve folk tarzı var, Lera Lynn'in performansları ve farklı tarzlardaki müzikler (Lungs - Townes Van Zandt, The Only Thing Worth Fighting For - Lera Lynn gibi) diziye önemli derecede duygusal etki veriyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/p4zluA60hjs" width="320" youtube-src-id="p4zluA60hjs"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">True Detective, Amerika'nın Louisiana eyaletinin çeşitli yerlerinde çekilmiştir. Louisiana'nın çeşitli manzara ve benzersiz mekanlarına sahiplik yapan New Orleans şehri ve kırsal bölgelerini kapsıyor genel olarak. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Genel Düşüncelerim</h1><p style="text-align: left;">Oldukça beğendiğim bir seri oldu. Diğer sezonlarından da etkileneceğime emin gibiyim. Çok fazla çıplaklık ve cinsellik var. Açıkçası cinselliğe karşı değilim ama dizi izlerken sürekli karşıma çıkınca rahatsız olanlardanım. Her şeyin fazlası benim gözümde zarar. Bu bir tık rahatsız etti yani beni dizide. Onun dışında sonunda tam istediğim şeye kavuşamadım. Yani, acayip sürükleyici bir hikayesi vardı benim için. Ama sonunda özellikle katile yönelik daha derin bir hikaye bekliyordum. Katilin bulunma süreci oldukça heyecanlı fakat katil bulundu, dizi bitti gibi oldu. Katilin de hikayesinin anlatılmasını isterdim. Bunlar dışında hiçbir sorun yoktu. Kesinlikle suç, polisiye, suç içeriklerini seviyorsanız izlemeniz gereken bir dizi. Puanım 9/10.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><br /></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-6130172527137918882024-01-20T11:27:00.004+03:002024-01-20T11:29:10.872+03:00Kar (Devamı)<p> Önceden başladığım kar hikayesinin devamı... İlkini okumak için: <a href="https://www.kayipfisilti.com/2022/05/kar-ksa-oyku-kelime-oyunu-77_23.html">KAR - KISA ÖYKÜ | KELİME OYUNU</a></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg84xnvQyISyYzg4X19ALLcnNE6DDhBvYRXGE1OCC9_GwWY1_EHdIT2UZ1NPKkEA_yNmgAyqdqsEgcRLV0f0x1LZU6CwnPv3wowA8V-IYcWj1APPFHmvp_OCRSSG5xVXnWGK6Kmqqr33aP06lwNJtUJSBJb3MBQu_4fwR1ewJ3Reip16G981Hr5on8-1-gC/s4000/IMG_20220126_18352224-02.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3000" data-original-width="4000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg84xnvQyISyYzg4X19ALLcnNE6DDhBvYRXGE1OCC9_GwWY1_EHdIT2UZ1NPKkEA_yNmgAyqdqsEgcRLV0f0x1LZU6CwnPv3wowA8V-IYcWj1APPFHmvp_OCRSSG5xVXnWGK6Kmqqr33aP06lwNJtUJSBJb3MBQu_4fwR1ewJ3Reip16G981Hr5on8-1-gC/s16000/IMG_20220126_18352224-02.jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: center;">---</p><p style="text-align: left;">Bu beyaz örtüyle kaplı ormanda bir denge bulmak oldukça zordu benim için. Duyularımın ne kadarının gerçek olduğunu bilmeme imkan yoktu. Kendi iç dünyanıza fazlaca vakit ayırabilecek zamanınız varsa sıkça kafa karışıklığına neden olabilir ve bu kafa karışıklığının sonu pek iyi de bitmeyebilir. Ancak bir yerden başlayabilirim. Belki de... O beyazlık arasında bir iz, bir yol bulabilirim. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Soğuktan kızaran ellerimi artık ısıtmanın zamanı gelmişti belki. Ayağa kalktım, bu ormanın dışına çıkmalı, buradan kurtulmalıydım. Büyük bir kararlılık hissettim buna karşı. İçimdeki yeni umudun yarattığı sıcaklık bu öldürücü soğuğa karşı direnç göstermeye başladı sanki. Ne kadar uzun süredir bu ormandayım, ne kadar süredir yatıyordum? Elbiselerim donmuş, hareket etmekte zorlanıyordum. Adım adım ilerlerken her bir karın çıtırtısı içimden bir parçanın kırılmasıydı sanki. Ellerime baktım ve içimdeki yeni umudun verdiği sıcaklıkla üfledim. Kızarıklık anında gitti ve ölmeye yüz tutmuş derimin canlanmaya başladığını fark ettim. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Kim olduğumu hatırladım, ne kadar güçlü olduğumu hatırladım. Buradan, ormandan canlı çıkabilenin olduğuna emin değildim. Bunu yapabilen belki de bir tek ben olacaktım. Her yerde ceset vardı. Her yer kemik doluydu. Beyazlık, cesetler, kemikler ve ölü ağaçlar dışında kocaman, göklere kadar uzanan üç ayna vardı önümde. Birine koştum ve içine girdim. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">İki katlı bir evde buldum kendimi. Önümde bir kız çocuğu vardı. Evden hızlıca çıkmıştı. Ailesi fark etmemişti bu durumu. Aceleyle koşan bu çocuğun hemen arkasındaydım. Sonsuzmuş gibi görünen bir papatya bahçesine girdi. Kendi etrafında dönmeye ve dans etmeye başladı. Etrafına kediler dolmaya başlamıştı. Sanki her biri onunla beraber dans ediyordu. O sırada uzaktan büyük bir karanlık geliyordu, sağ taraftaki papatyalar ölmeye başlamıştı. Kasvetli bir hava her şeyi içine çekiyordu. Çekemedikleri ise ölüyordu. Bu aşina olduğum bir şeydi. Bu hayat dolu kız çocuğunu yakalamadan bu işi halletmeliydim. Karanlık tarafa geçtim ve ölmüş çiçekler arasında bir çöp tenekesinin yanında yine bu kız çocuğunu gördüm. Ama az önceki haliyle alakası yoktu. Saçları kısacık, gözlerinin altı siyah boyayla boyanmış, ağlıyordu. Kimsesi yoktu. Hemen onu yakaladım ve ona sıkıca sarıldım. Onu yanıma alarak aynadan çıktım. Tekrar aynaya baktığımda papatyalarla oynayan kızı gördüm. Evinde yanında bir kedisiyle uzanırken kitabını okuyor, halinden gayet memnun görünüyordu. Onu kurtarmıştım. Üstelik artık yalnız da değildim. Bu fazlaca üzgün duran kızla diğer aynaları ziyaret etmemiz gerekiyordu. Sonra da onu iyileştirmemiz...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">---</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Hahahah... Bu nasıl bir his, ya da yokluk? Fazlaca fiziksel acıya maruz kaldığınızda artık bir şey hissetmezsiniz ya, duygularda da aynı böyle. Bu kadar acı çekmek büyük bir hissizliğe kapılmaya, boşluğa düşmeye neden olur. O da intihara yol açar. Fakat başarısızlıklarınızın verdiği cesaretsizlik intihar hevesini de yok edebilir, sizi güçsüz kılar. Bu çabanızı hemen bir kenara koyabilirsiniz, düşünmenize bile gerek yok. O zaman kan akıtmalısınız. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Önce... Yaşadığımı hissetmeliyim. Evet buradan başlamalıyım, hayata tekrar tutunabilmek için. Bu bıçak güzel, keskin duruyor. Metal tadı... Metal tadının bu kadar güzel olduğunu fark etmemiştim. Önümde dans eden bıçak, bileğimden kan akıtıyor. Hahahha... Yaşıyormuşum. O zaman hala bir umut var... O zaman... Hala onu ele geçirebilirim." Karanlığın hakim olduğu odanın tek rengi kanından daha kırmızı olan gözlerinin bıçağa yansımasıydı, o da odadan çıkmasıyla soldu. Ve duyabileceğiniz en histerik tıslama odanın tavanında asılı kaldı.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">---</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">DEVAMI GELECEK...</p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-34013948877842331712024-01-19T20:10:00.007+03:002024-01-19T20:15:24.817+03:00Theseus'un Doğumu ve Atina Yolundaki Maceraları | Atina ve Girit Efsaneleri<p>Atina ve Girit Efsanelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz... Oldukça uzun sürecek bu seri. Önceki bölümleri ve tüm mitolojik yazılarımı görmek için: <a href="https://www.kayipfisilti.com/p/tum-mitler.html">Mitoloji</a></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlt2IUZwwnrTPoaPvJllSLrtZWxj_zCDiEfNEm5WknUOkBBxvftfUaBjg9bJ3iWm_sfMqEJHpJJ8ePFlYPIMSLhNIPMHTydy1Ereqy8vkjoplGYnE7tkp9CT7r7jtiR1C4IWALvobeycRCXebXwuGLk82-PiiMBCIsyTXVZIE1SoJ6E1pvf6-aa1GnSH4i/s1080/greek-creation-myths-birth-of-venus-battle-giants.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="621" data-original-width="1080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlt2IUZwwnrTPoaPvJllSLrtZWxj_zCDiEfNEm5WknUOkBBxvftfUaBjg9bJ3iWm_sfMqEJHpJJ8ePFlYPIMSLhNIPMHTydy1Ereqy8vkjoplGYnE7tkp9CT7r7jtiR1C4IWALvobeycRCXebXwuGLk82-PiiMBCIsyTXVZIE1SoJ6E1pvf6-aa1GnSH4i/s16000/greek-creation-myths-birth-of-venus-battle-giants.jpg" /></a></div><br /><p><br /></p><h1 style="text-align: center;"><span style="font-weight: normal;">Thesus'un Doğumu ve Atina Yolundaki Mecaraları...</span></h1><div><span style="font-weight: normal;"><br /></span></div><p style="text-align: left;">Atina kralı Aigeus, tahta çıktıktan sonra iki kez evlendi. İlk eşi olarak Hoples'in kızı Meta'yı ve ikinci eşi olarak Rhexenor'un kızı Chalkiope'yi aldı. Ancak her iki evlilikten de çocuk sahibi olamadı ve kendisini destekleyecek ve onun yerine geçecek bir varisi olmadığından giderek sinirlenmeye başladı. Son çareyi Defni kahininde buldu. Defni kahininden oldukça ilginç bir cevap aldı: "Atina'nın zirvelerine varana kadar şarap tulumunun ağzını çözme".</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bu sembolik bir cevaptı tabii. Yani Atina'ya gidene kadar hiçbir kadına dokunma niteliğinde bir uyarıydı, böylelikle bir oğlu olabilirdi. Aigeus bu cevap karşısında şaşırmıştı. Dönüş yolunda Pelops'un oğlu, Troizen kralı Pittheus'un yanına uğradı ve ona bu kehanet üzerine danıştı. Pittheus bunun ne demek olduğunu bilse de kendine sakladı çünkü kızı Aithra'nın Atina kralının oğlunu taşımasını istiyordu... Sonuçta Atina kralının tek oğlu kesinlikle parlak bir geleceğe sahip olacaktı). Bu nedenle varışının akşamında konuğuna şarap içirip bir ziyafet verdi ve ardından Aithra'yı tanıttı. Aithra ile o gece bir bebekleri oldu. Aigeus ertesi sabah uyandığında yaptığını fark edince, Aithra'ya eğer bir oğlan çocuğu doğurursa onu büyütmesini, ancak kökenini gizli tutmasını söyledi. Ardından yakındaki büyük bir kayanın altına bir kılıç ve bazı sandalet yerleştirdi ve Aithra'ya oğullarını büyüttüğünde onu kayanın yanına götürmesini söyledi. Eğer kayayı kenara itebilirse, bu saklı eşyaları alıp kim olduğunun kanıtı olarak Atina'ya götürmesini söyledi.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><span style="color: red;">Not: </span>Yukarıdaki anlatı genel görüştür fakat Theseus'un aslında Poseidon'un oğlu olduğuna dair söylentiler de vardır. Theseus'un doğumuyla ilgili çelişen gelenekleri uzlaştırmak için, bazı mitograflar Aithra'nın aynı gece Aigeus ve Poseidon ile yattığını öne sürmektedirler.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAihf2vvNkkoD5Pbfrn6PMOmckxxCXfH-QNanEM05rgogSWh8FIfx8pMr21XMOHOlxErzVk-3Kfvb4h_fIS8uesGWlq9vkUclgYzn7j9s0RCmK-2IU__QEWU7YQeiY_PL0Ssd5zQ8XUDePyrwgyYRqWEwv3Nq0j1pvY4zmsDZvVGjwhvaApRaWBnhc9SnP/s1280/Nicolas-Guy_Brenet_-_Aethra_Showing_her_Son_Theseus_the_Place_Where_his_Father_had_Hidden_his_Arms.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1073" data-original-width="1280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAihf2vvNkkoD5Pbfrn6PMOmckxxCXfH-QNanEM05rgogSWh8FIfx8pMr21XMOHOlxErzVk-3Kfvb4h_fIS8uesGWlq9vkUclgYzn7j9s0RCmK-2IU__QEWU7YQeiY_PL0Ssd5zQ8XUDePyrwgyYRqWEwv3Nq0j1pvY4zmsDZvVGjwhvaApRaWBnhc9SnP/s16000/Nicolas-Guy_Brenet_-_Aethra_Showing_her_Son_Theseus_the_Place_Where_his_Father_had_Hidden_his_Arms.jpg" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Theseus'un annesi Aithra</td></tr></tbody></table><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Aithra bu olayların sonrasında Theseus'u dünyaya getirdi. Onun çocukluğuna dair Troizen'de tek bir olay bilinmektedir. Bir gün Herakles, Pittheus'la akşam yemeği yemeden önce aslan postunu yerde bıraktı. O zamanlar yedi yaşında olan Theseus ve arkadaşları postu görünce korku, onu canlı bir aslan zannettiler ve Theseus dışında hepsi korku içinde kaçtı. Theseus ise bir balta kaparak ona saldırdı.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Aigeus'un istediği yaşa geldiğinde Theseus babasının eşyalarını kayayı kolayca iterek aldı. Troizen, Argolid'in doğu kıyısında yer aldığından, Saronik Körfezi'nin karşısında Atina'ya bakıyordu; bu nedenle ya doğrudan deniz yoluyla seyahat edebilirdi ya da Korint Körfezi'nin kuzeyine doğru kıyı yolunu takip edebilirdi. Fakat bütün uyarılara rağmen daha fazla macera fırsatı olduğu için uzun yolu seçti. Beklentileri ise fazlasıyla karşılandı çünkü kötü adamların ardı arkası kesilmedi, bir sürü kahramanca başarı gerçekleştirerek yoluna devam etti.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOQloT4jKDnA_wtXDRj8aGPjzu4KtVhY4NLra_ZWG-uXPhT6RoS_h62DtOw_nIjPo24-CMiaQYvtxTy-8hVB-xXlR-Nxitxus7tagu_TIZ7OiJ2XR-SfBSAh-amxpwXu4ZRLQHosLa5oyi-2io2hvbR0OETR9u1kLOqNsAFZyOJz2jH0FFM7Z1pt0MlGC5/s1600/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-19%20saat%2020.14.21_feea53a4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOQloT4jKDnA_wtXDRj8aGPjzu4KtVhY4NLra_ZWG-uXPhT6RoS_h62DtOw_nIjPo24-CMiaQYvtxTy-8hVB-xXlR-Nxitxus7tagu_TIZ7OiJ2XR-SfBSAh-amxpwXu4ZRLQHosLa5oyi-2io2hvbR0OETR9u1kLOqNsAFZyOJz2jH0FFM7Z1pt0MlGC5/s16000/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-19%20saat%2020.14.21_feea53a4.jpg" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Theseus</td></tr></tbody></table><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Argolid'in doğu kıyısında daha ileride Epidaurus'a ulaştığında, Theseus, Periphetes veya diğer adıyla Korynetes (Sopa Adam) tarafından karşılandı. Korynetes, ayakları zayıf olduğu için bir bronz veya demir sopayla dolaşan ve geçen yabancıları sopayla döverek öldüren biriydi. Genellikle topal olması nedeniyle açıkça Hephaistos'un oğlu olarak tanımlanır. Bu vahşi saldırıya uğradığında, Theseus sopayı onun elinden kaptı ve onu öldürdü.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxXcvBEWrbvx_NO9-am72NPiu44KI_t1BcIHhqESluz2ahXg09y_SFmN4pWivwd6y7xp22nG-b4cqrnspQb3sikzIOQ3MnKxOumzhV5icj2bBP2gOBX6lDgyTk3NgFBAUuiX2jidSTESxJKvjM0aQh5PQYTQUCmdWGzKq3wOnYMZ9jW2zys801AY4Z79My/s220/periphetes.gif" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="220" data-original-width="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxXcvBEWrbvx_NO9-am72NPiu44KI_t1BcIHhqESluz2ahXg09y_SFmN4pWivwd6y7xp22nG-b4cqrnspQb3sikzIOQ3MnKxOumzhV5icj2bBP2gOBX6lDgyTk3NgFBAUuiX2jidSTESxJKvjM0aQh5PQYTQUCmdWGzKq3wOnYMZ9jW2zys801AY4Z79My/s16000/periphetes.gif" /></a></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><i>Theseus'un Atina yolundaki maceralarının devamı gelecek...</i></span></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">---</p><p style="text-align: left;">*Bir önceki gönderimde Defni kahininden bahsetmiştim. Sayfanın en altında yer alıyor: <a href="https://www.kayipfisilti.com/2023/10/minatorun-yemegi-atina-ve-girit.html">LINK</a></p><p style="text-align: left;">Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/p/tum-mitler.html">Tüm mitolojik yazılarımı görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm yazılarımı görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-7966765006325702982024-01-18T12:11:00.001+03:002024-01-18T12:11:02.176+03:00Örümcek Ağı - Agatha Christie | Kitap İncelemesi<p style="text-align: left;">Öncelikle şununla başlayayım. Kitap üzerinde nedense tam bir bilgi verilmiyor bununla ilgili ama aslında bu Agatha Christie'nin yazdığı bir kitap değil, sahnede oynanmış olan bir oyunu. Fakat <i>Charles Osborne </i>bunu kitap haline getirmiş. Böyle bir şey nasıl yazılmaz, bilemiyorum. Kitabın önünde kocaman Agatha Christie yazıyor. Bence bu bir nevi kandırmak oluyor. Her neyse, kitap okumaktan zevk aldığım klasik Agatha Christie kitapları gibi. Çok heyecanlandırmadı ama merak ettirdi. </p><div style="text-align: left;"><p style="clear: both; text-align: center;"><br /></p><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivgqyxYjkkLIwZeAZnKSBFYJWobQ7U5P5ZXi79anUpom4Yr0xvVZ-FwlEGmQZvEGST7Otx8XRrEuDOYQf2j4jhBm85llbHU0t5LbhaGXVBszOYVyJzhHoJgYxXjrSxhAzxlCdw70Tcf8EtYHUwuTqFGTBpk1fVgGeqS8mpMifPNxJTJ1NHeREOV2Go2OrT/s4000/IMG_20240115_173123-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivgqyxYjkkLIwZeAZnKSBFYJWobQ7U5P5ZXi79anUpom4Yr0xvVZ-FwlEGmQZvEGST7Otx8XRrEuDOYQf2j4jhBm85llbHU0t5LbhaGXVBszOYVyJzhHoJgYxXjrSxhAzxlCdw70Tcf8EtYHUwuTqFGTBpk1fVgGeqS8mpMifPNxJTJ1NHeREOV2Go2OrT/s16000/IMG_20240115_173123-01.jpg" /></a></div><p></p><br /><div><br /></div></div><p style="text-align: left;">Agatha Christie'nin oyunu olan<i>Örümcek Ağı</i>, 1954 yılında Londra'nın Wend End bölgesinde oynandı ve daha sonrasında Charles Osborne tarafından roman haline getirildi. Hikaye, İngiliz bir diplomatın karısı olan Clarissa Hailsham-Brown etrafında dönüyor. Erkeklerin ilgisini çeken, oldukça alımlı genç bir kadın olan Clarissa bir gün ceset buluyor evinde. Heyecanı ve riskleri seven Clarissa bunu polise bildirmek yerine bu skandalı önlemek ve kocasının kariyerini korumak için bu olayı örtbas etmeye karar veriyor. Kitabın arka kapağı:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEettqswq-oKj_Lh79-Uk_wuJ-KeGzOJ1Vbb8O3H03AeK898YOYgSt8igzvaeLxhXlLYjQ9ATbpiAuvvM6jJpecDOYcBuwHJwfmZkSBA1BkBmCk-XDDJtKAFv2VxXTAJOBWCzxbXrUyfGhyx7QcygHEMr_l4DHIBks0M9s2JGsXe1H623U_DWTNneE9FMR/s4000/IMG_20240115_173126-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEettqswq-oKj_Lh79-Uk_wuJ-KeGzOJ1Vbb8O3H03AeK898YOYgSt8igzvaeLxhXlLYjQ9ATbpiAuvvM6jJpecDOYcBuwHJwfmZkSBA1BkBmCk-XDDJtKAFv2VxXTAJOBWCzxbXrUyfGhyx7QcygHEMr_l4DHIBks0M9s2JGsXe1H623U_DWTNneE9FMR/s16000/IMG_20240115_173126-01.jpg" /></a></div><br /><div style="text-align: left;"><br /></div><p style="text-align: left;">Kitap 191 sayfa olup iki günde bitirilebilecek şekilde oldukça yalın ve anlaşılır. Hikaye ilerledikçe beklenmedik olaylar oluyor, tabii aslında Agatha Christie kitaplarını okuduysanız bunun aslında olabileceğini düşünürsünüz. Çünkü Christie, neredeyse tüm kitaplarında çok farklı yerlerden zekice bağlayıp okuru şaşırtmayı hep başarıyor. Clarissa'nın entrikalarını ve yalanlarını okurken aslında ona karşı empati duyuyoruz, çünkü her ne kadar yalan söylüyor olsa da aslında iyilik için yapıyor. Christie, bunu güzel hissettirmiş kitapta. </p><p style="text-align: left;"><br />Gerilim unsurlarının yanı sıra komedi de görüyoruz. Christie'nin kendine özgü zekice diyalogları, gerilim ve mizahı ile çok yönlülüğünü fark edebiliriz. Bunların dışında kitap hakkında söylenecek fazla söz yok. Okurken eğlendim, çerezlik bir kitaptı benim için. Fakat kendisinin neredeyse tüm kitaplarını okuduğum için daha iyileri vardı diyebilirim. Mesela <i>On Küçük Zenci</i>, Doğu Ekspresinde Cinayet gibi. Agatha Christie okumayı ya da dedektif kitaplarını seviyorsanız eğlenerek okuyacağınız bir kitap olacaktır. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Alıntılar</h1><p style="text-align: left;"></p><blockquote>"Ah bu gençler!" diye haykırdı Hugo onu küçümseyerek."İçmelerinin tek nedeni kafa bulmak. Sürekli cin içmek onlarda damak lezzeti filan bırakmıyor. Şaraptan anlamayan yalnızca kadınlar değil. Günümüzde kırkın altındaki erkeklerden hiçbiri de anlamıyor." </blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 10</span></p><p style="text-align: right;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote>Bence insan bir şeylere makyaj yapıp, abarttığında bu onu heyecanlandırıyor, kendini kaptırıp daha da inandırıcı olmasını sağlıyor.</blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 14</span></p><p style="text-align: right;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote>Ciddi mi? Ciddi olmanın neresi iyi ki?... Dünyada olup biten her şey zaten yeterince ciddi ve sıkıcı. Ben eğlenmeyi, hayattan zevk almayı seviyorum ve çevremdeki herkesin de eğlenmesini, yaşamın zevkini çıkarmasını istiyorum.</blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 16</span></p><p style="text-align: right;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote>Ama insanlar bir tuhaf işte. Neyi neden yaptıklarını hiçbir zaman anlayamazsınız.</blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 100</span></p><p style="text-align: right;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote>Siz insanlara çok güveniyorsunuz... Benim yaşıma geldiğinizde insanların göründüklerinden çok daha farklı olabildiklerini anlayacaksınız.</blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 104</span></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote>Toplumun her sınıfından zaman zaman böyle birileri çıkar. Etkileyici, cazip ama ahlak anlayışı eksik.</blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 185</span></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p></p><blockquote>Ah, bir kez kandırmak denendiyse ne karmaşık olur örülen ağlar.</blockquote><p></p><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;">Syf: 191</span></p><p style="text-align: right;"><br /></p><p>***</p><p>Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti" target="_blank">@kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Kitap%20%C4%B0ncelemeleri%20%26%20%C3%96nerileri?max-results=6">Tüm kitap incelemeleri ve önerilerimi görün</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm yazılarımı görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-56337299841491216352024-01-12T09:44:00.003+03:002024-01-29T17:36:55.905+03:00Planet of Lana | Oyun İncelemesi<p style="text-align: left;">Journey'den sonra Planet of Lana... Yani <i>Lana'nın Gezegeni</i>. Oldukça keyif alarak oynadığım bir oyun oldu. Yani Journey gibi herhangi bir ses ya da yön gösterme olmamasına karşın yolunuzu bulabileceğiniz bulmaca türünde iddialı bir indie oyunu. </p><div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7SydyWyXFJjOVdWTJs9fzB6nvZ6GX6l-SGD4AEsE7UfW2Crx32gXZhhDLqpQifMIjicd3DRwwy0oTmRwISCPGDjcoQcIENYpd7A2RGDBerQxMXOZ9eAQtMBOr_NYhnSg7su7j1a5j5t6BS1NFYbmuMtynE9blUugm_Yc2oJGdf75EZAFLiLGVbnlSMM6j/s1078/AirBrush_20240111233253.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="594" data-original-width="1078" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7SydyWyXFJjOVdWTJs9fzB6nvZ6GX6l-SGD4AEsE7UfW2Crx32gXZhhDLqpQifMIjicd3DRwwy0oTmRwISCPGDjcoQcIENYpd7A2RGDBerQxMXOZ9eAQtMBOr_NYhnSg7su7j1a5j5t6BS1NFYbmuMtynE9blUugm_Yc2oJGdf75EZAFLiLGVbnlSMM6j/s16000/AirBrush_20240111233253.jpg" /></a></div><br /><div><br /></div></div><h1 style="text-align: center;">Oyun Hakkında Genel Bilgiler</h1><div><br /></div><p style="text-align: left;">Planet of Lana, 23 Mayıs 2023 tarihinde <i>Wishfully </i>tarafından geliştirilen bulmaca, macera tarzında bir platform oyunu. Etkileyici sanatsal görsellere, güzel müziklere ve oldukça hoş bir hikayeye sahip. Ortalama 4 saatlik bir oyun.Fiyatı Steam üzerinde 10.49$ yani yaklaşık 314TL. Fakat şu anda %60 indirimli ikili oyun paketi bulunuyor Steam'de. Yani bu ve Somerville adındaki oyunu kapsayan bu paketi alırsanız ikisi 4 dolara mal olacak. Oyunun Steam sayfasına gitmek için: <a href="https://store.steampowered.com/app/1608230/Planet_of_Lana/">Steam</a>, oyunun kendi web sitesine gitmek için: <a href="https://planetoflana.com/" target="_blank">Planet of Lana</a>.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Oyunun Fragmanı</h1><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/4gMXfjEhQ6c" width="320" youtube-src-id="4gMXfjEhQ6c"></iframe></div><br /><div><br /></div><h1 style="text-align: center;">Hikaye<br />⭐⭐⭐☆</h1><p style="text-align: left;">Planet of Lana'nın hikayesi oldukça sürükleyici. Hikayemiz bir balıkçı kasabasında Lana isimli sevimli bir kızın Elo adındaki kız arkadaşına olan bağlılığını fark ederek başlıyoruz. İkisi bu güzel kasabada vakit geçirirken birden ortalık kaosa dönüyor. Gökten devasa makineler inmeye başlıyor ve tüm kasaba sakinlerini kaçırıyorlar. Bu sırada Lana ve Elo kasabanın biraz dışarısında vakit geçirdikleri için yakalanmasalar da son anda Elo'yu da kaybediyoruz. Ve oyunumuzun asıl amacı da onları bulmak haline geliyor. Hikaye oldukça merak uyandırıcı. Ayrıca beni en etkileyen şeylerden biri Lana, kasaba halkını aramaya çıktığında bir kedi buluyor ve birbirlerine bağlanıyorlar. Kedimizin adı Miu. Miu'yu da yanımıza alarak maceramıza devam ediyoruz ve Miu'nun bize oldukça faydası oluyor. Miu'nun sesini duymalısınız, o kadar sevimli ki! Sonu biraz eksik kalmış gibi geldi bana. Biraz daha detaylı bir son olabilirdi diye düşünüyorum. Acayip etkilemedi ya da çok şaşırtmadı. Bu yüzden hikayeye puanım 3,5/5. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkU8dJeqjs6bAU_HEvO6a3XHGVtF8wFjJx9UVEXSHN2Pp5TmjqwEYQM9oO_wU8G9SfAa-G1kL8gOvVxxB982s7vtCsHksQsiPH4dQOC_rycyYVNtdBhJjcZNRU3bKK_HNsCRiZZwBLFGRdgbq8T92tWet9lSk6MJAvSr9c1GoGDVmRk2tx3xGPuPxteXfK/s1366/20240112090915_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkU8dJeqjs6bAU_HEvO6a3XHGVtF8wFjJx9UVEXSHN2Pp5TmjqwEYQM9oO_wU8G9SfAa-G1kL8gOvVxxB982s7vtCsHksQsiPH4dQOC_rycyYVNtdBhJjcZNRU3bKK_HNsCRiZZwBLFGRdgbq8T92tWet9lSk6MJAvSr9c1GoGDVmRk2tx3xGPuPxteXfK/s16000/20240112090915_1.jpg" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><h1 style="text-align: center;">Oynanış<br />⭐⭐⭐☆</h1><p style="text-align: left;">Oyun genel olarak bulmacalar, saklanma/kaçma ve bazen düşmanların dikkatini dağıtma şeklinde ilerliyor. Düşmanlar olduğunda etrafta ya kaçmamız ya saklanmamız gerekiyor. Bulmacalar genel itibariyle zor değil. Zorlandığım kısımlar olmadı değil ama geneli basit. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Oyunun mekanikleri de basit. Az önce de belirttiğim gibi en çok kedi olayı hoşuma gitti. Oyunda kediye biz yön veriyoruz ve bazen akıllıca düşünüp hem kediyi hem kendimizi kurtarmak zorunda kalıyoruz. Oyun otomatik olarak kaydoluyor. Kaldığımız yerden devam etmek için bizim bir şey yapmamıza gerek olmuyor. Ya da öldüğümüz zaman otomatik olarak oyunun kaydettiği kısımdan başlıyor. </p><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEvpJyTGvGklaqSkm2YhbCaadPSzvofgIDevLV7X5Knap9SUepwJ3dTD3p5dSh93iUUEctPWDsYoGafQ_M593YDDCHm072J-eBE852E1AZS_2ySrySA7dxBUdDsFL-LumNTytuxqdVWknTi8gOnb5r0dxueKQHoOjk5l3tZfEC7qRDHWwhFIdPpEWGfp-C/s1366/20240111230812_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEvpJyTGvGklaqSkm2YhbCaadPSzvofgIDevLV7X5Knap9SUepwJ3dTD3p5dSh93iUUEctPWDsYoGafQ_M593YDDCHm072J-eBE852E1AZS_2ySrySA7dxBUdDsFL-LumNTytuxqdVWknTi8gOnb5r0dxueKQHoOjk5l3tZfEC7qRDHWwhFIdPpEWGfp-C/s16000/20240111230812_1.jpg" /></a></div><br /><div><br /></div><h1 style="text-align: center;">Grafik & Haritalar<br />⭐⭐⭐⭐</h1><p style="text-align: left;">Grafik oldukça iyi. Canlı renklere sahip. Ruhumuzu dinlendiren ormanlardan, çöllere ve karanlık mağaralara gidiyoruz. Grafikler çok iyi olmasına karşın bazı haritalar Ori and the Blind Forest'i çok andırıyor. Özellikle giriş introsunda aynı giriş sahnesini gördüğüm için tam anlamıyla özgün gelmedi. Fakat çok iyi, özgün haritaları da var. Puanım 4/5.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwKOmbel65h0QGom8phkufYc8zoWGuhME6JOwwCoIGM7Z_I37_5DQGXRemuDK3Ygxb8yhJP9oSQgOy8h81XirenaEkzlmq7Z7K_k6fhyphenhyphenveeq8B5pLIkOP9qX5JPd9YqM8D0JYL-eQb2lwzbCz2Mw9RRDfytQDLsk1M_b4JsbnOXrE3eQ8Hdbss2J1soDpA/s1366/20240111230347_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1366" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwKOmbel65h0QGom8phkufYc8zoWGuhME6JOwwCoIGM7Z_I37_5DQGXRemuDK3Ygxb8yhJP9oSQgOy8h81XirenaEkzlmq7Z7K_k6fhyphenhyphenveeq8B5pLIkOP9qX5JPd9YqM8D0JYL-eQb2lwzbCz2Mw9RRDfytQDLsk1M_b4JsbnOXrE3eQ8Hdbss2J1soDpA/s16000/20240111230347_1.jpg" /></a></div><br /> <p></p><h1 style="text-align: center;">Müzik<br />⭐⭐⭐⭐</h1><p style="text-align: left;">Müzikler etkileyici bir yolculuk sunan ve bütünüyle içine çeken oyun deneyimiyle mükemmel bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Oyun içindeki ürkütücü melodiler, her anı yükselten atmosferik bir fon oluşturuyor. Ancak, gerçekten öne çıkan bir başyapıt olan tamamlanış parçası. Final şarkısı özellikle hoşuma gitti, duygusal özüyle oyun hikayesinin tamamını kapsayan etkileyici ve ruh çalkalayıcıydı. 4/5</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Çok mükemmel bulmasam da genel olarak sevdim ve oynamaktan oldukça keyif aldım. Genel puanım oyuna 7.5/10. Bulmaca, platform oyunlarını seviyorsanız mutlaka göz atmanız gereken bir oyun!<br /><br /><br />***</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Instagram:<a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Oyun%20%C4%B0ncelemeleri?max-results=6">Tüm oyunlara göz atın</a></p><p style="text-align: left;"><br /></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-58322484768198942932024-01-10T22:24:00.004+03:002024-01-10T22:28:21.569+03:00Pain, Acı Felsefesi ve Karakter Analizi | Naruto<p>Naruto, Naruto... Erkek arkadaşım zorla başlatmış gibi bir şey olmuştu bana bir-iki sene önce. Çünkü anime izlemeyi çizimleri nedeniyle sevmiyorum. Fakat bazı blog arkadaşlarda da görünce bir şans vereyim bari demiştim. Üç-dört bölümden sonra öyle bir sardı ki anlatamam. İzledikçe, o karakterleri, karakterlerdeki derinliği gördükçe hiç bitmemesini istememin yanı sıra sonunu da merakla bekledim ne olacak diye. İzlediğim ikinci animeydi. İlki Death Note idi. Onu da sevmiştim. Sonra baya bir izledim anime. Bazılarını cidden çizimleri nedeniyle izleyemiyorum. Ama sanırım anime izlemeyi seviyorum diyebilirim artık. Her neyse... Diziyi bitirdiğimde aslında burada paylaşmayı düşünüyordum detaylı olarak(kısa spoiler içermeyen bir yazım var aslında, şuracıktan okuyabilirsiniz: <a href="https://www.kayipfisilti.com/2022/06/naruto-manga-onerisi.html">link</a>). Ama öyle bir etki bıraktı ki ben de ne yazacağımı bilemedim. Şimdi bunca zaman sonra anca yazabileceğimi düşündüm.</p><p><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-size: medium;"><i>BU YAZI SPOILER (ANİME HAKKINDA DETAYLI BİLGİ) İÇERİR!</i></span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: red; font-size: medium;"><i><br /></i></span></p><p style="text-align: left;">Birçok karakter geldi geçti. Hepsi birbirinden etkileyici. Gara, Neji, Orochjimaru, Hidan, Haku... Sanırım Pain'den sonra en çok etkilendiğim karakterler. Sıralamayı dikkate almayın. Onlar hakkında da yazacağım muhtemelen. Şimdi gelelim Pain'e... Yani <i>Nagato'ya</i>. Hikayesiyle başlayıp, Acı felsefesine, alıntılarına ve oradan karakterin analizine sonra da kendi düşüncelerime geçeceğim....</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSXoIEWyYsB_4ztfmC2VBAAWG0fWj1670r9HkmFwa_Mv2hkkyuuGxBa3_dOW4XVzcyU6YnvWJEnvRkea26amlrt6pV4mzxZT-S9EOcOvRZYBHXgB_dtOrVywOun8NcQPrYitOSle0T0U4BzkHEtdOQrYCS0mgGG0W_n2miZOolITvm2Xfdt4nhXhPQ6ulm/s2000/644168.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1700" data-original-width="2000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSXoIEWyYsB_4ztfmC2VBAAWG0fWj1670r9HkmFwa_Mv2hkkyuuGxBa3_dOW4XVzcyU6YnvWJEnvRkea26amlrt6pV4mzxZT-S9EOcOvRZYBHXgB_dtOrVywOun8NcQPrYitOSle0T0U4BzkHEtdOQrYCS0mgGG0W_n2miZOolITvm2Xfdt4nhXhPQ6ulm/s16000/644168.jpg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: center;">Pain'in Hikayesi</h1><div><br /></div><p style="text-align: left;">Acı anlamına gelen Pain, aslında Nagato'nun kendine verdiği takma isimdir. Nagato, Naruto serisinde önemli bir antagonist ve çok karmaşık bir geçmişe sahiptir. Karakterin hikayesi tüyleri ürpertecek kadar etkileyici.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Nagato, çatışma ve acılarla dolu bir yer olan Hidden Rain Köyü'nün savaş yıllarında doğmuştur. Ebeveynleri savaşta öldürülünce çocukluğu tam bir trajediye dönüşmüştür, yetim kalmıştır. Kaybın yıkıcı etkisiyle Nagato, arkadaşları Konan ve Yahiko ile birlikte köylerinin zor koşullarında hayatta kalmak için mücadele etmiştir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bu süre zarfında efsanevi shinobi Jiraiya ile karşılaştılar. Jiraiya, potansiyellerini fark ederek onları eğitmeye başladı. Jiraiya'nın barış öğretilerinden ilham alan Nagato, Yahiko ve Konan, savaşa son vermek ve çatışmasız bir dünya yaratmak amacıyla Akatsuki örgütünü kurdu.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Ancak, Yahiko'nun trajik bir olayda ölmesiyle hayalleri darmadağın oldu. Bu olay Nagato'yu derinden etkiledi ve gerçek barışın yalnızca ezici bir güçle elde edilebileceğine olan inancını şekillendirdi. Arkadaşını kaybetmenin acısı ve öfkesiyle harap olan Nagato'nun barışı sağlama algısı bozulmaya başladı.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Naruto evrenindeki en güçlü dōjutsu (göz tekniği) olanlardan biri olan Rinnegan'ı elde etti ve Türkçede "Acı" anlamına gelen "Pain" takma adını benimsedi. Yeni kazandığı yeteneklerle, Pain yıkım yoluyla korku aşılayarak dünyayı barışa zorlayabileceğine inanıyordu.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Ölü shinobi bedenlerini <i>Acının Altı Yolu</i> araçları olarak kullanarak, Nagato çeşitli köylere, Hidden Leaf Köyü dahil olmak üzere yıkıcı saldırılar başlattı. Bu eylemleri geniş çaplı kaos ve acıya yol açtı, onu dizi protagonisti Naruto Uzumaki ile karşı karşıya getirdi.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;"><i>Acının Altı Yolu</i></h1><div><i><br /></i></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX2xZCMa5bVij8TSFcMc8j_Heq0z27mUefIaYMngmHKx8Q9gV_o9mAupS1ZPKSwoUhJRcA1nDPlGV6MTs1WdKfzOkAoAH-a0zUnLKIvWTacuPeb8NWReqcVfNEKIZR-2o8SKUdJkhU8J2JK3efzw0wv_S6U2tXQnWUP9-7cO-HWVRVWkQzuH9L3oaqlHtF/s1693/Six%20Paths%20Of%20Pain%20Naruto%20Hd%20Wallpaper%20Wallpaper%20List.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1530" data-original-width="1693" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX2xZCMa5bVij8TSFcMc8j_Heq0z27mUefIaYMngmHKx8Q9gV_o9mAupS1ZPKSwoUhJRcA1nDPlGV6MTs1WdKfzOkAoAH-a0zUnLKIvWTacuPeb8NWReqcVfNEKIZR-2o8SKUdJkhU8J2JK3efzw0wv_S6U2tXQnWUP9-7cO-HWVRVWkQzuH9L3oaqlHtF/s16000/Six%20Paths%20Of%20Pain%20Naruto%20Hd%20Wallpaper%20Wallpaper%20List.jpg" /></a></div><br /><i><br /></i></div><p>Altı Yolun Acıları tekniği, Nagato'nun altı farklı bedeni kullanarak gerçekleştirdiği bir tekniktir. Her biri Rinnegan ile donatılmış ve benzersiz yeteneklere sahip olan bu bedenler, kendisinin uzantıları olarak kolektif olarak işlev görmekteydi. Bu bedenler resmi olarak yeniden doğuşun altı Budist yolunun adlarıyla adlandırılmıştı:</p><p><br /></p><p></p><ol style="text-align: left;"><li>Deva Yolu: Cezbedici ve itici kuvvetleri manipüle edebilen, nesneleri itebilme ya da çekebilme yeteneğine sahip, güçlü saldırılar başlatabilen.</li><li>Asura Yolu: Mekanize silahlar ve kendi bedenini güçlendirmeye odaklanmış, muazzam fiziksel güç ve yıkıcı yetenekler kazandırmış.</li><li>İnsan Yolu: Bir kişiyi fiziksel olarak dokunarak zihinleri okuma ve bilgi çıkarma yeteneğine sahip, Nagato'ya değerli istihbarat sağlamış.</li><li>Hayvan Yolu: Farklı yeteneklere sahip çeşitli yaratıkları çağırabilen, savaşta çeşitli amaçlar için kullanılan.</li><li>Preta Yolu: Chakra emme konusunda uzman, ninjutsu dahil olmak üzere saldırıları etkisiz hale getirme yeteneğine sahip, düşman tekniklerine karşı bir yol sağlama becerisi.</li><li>Naraka Yolu: Cehennem Kralı'nı çağırma yeteneğine sahip, bireyleri sorgulayabilen ve ruhlarını onararak çıkarabilen.</li></ol><div><br /></div><p style="text-align: left;">Şimdi dönelim hikayemize...<br /><br />Sonunda Naruto, Pain ile yüzleşti, onun ideolojisine meydan okuyarak korku ve güç yerine anlayış ve empatiyi savundu. Yoğun mücadeleleriyle Naruto'nun kararlılığı ve sözleri Nagato'nun kalbini etkiledi, ona Jiraiya'nın öğretilerini hatırlattı. Yaptığı hataların farkına varan Nagato, kendini feda ederek Hidden Leaf Köyü'nde öldürdüklerini diriltti. Ölmeden önce, Nagato barış umutlarını Naruto'ya emanet etti ve onu daha iyi bir geleceğin köprüsü olarak kabul etti.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/G3U1COXtHyM" width="320" youtube-src-id="G3U1COXtHyM"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Nagato'nun Felsefesi</h1><div><br /></div><h3 style="text-align: center;">1. Acı Döngüsü Felsefesi</h3><p style="text-align: left;">Nagato, dünyanın nefret, çatışma ve acı döngüsüne hapsolduğuna inanıyor. Bu döngüyü sürekli olarak görüyor, her şiddet eyleminin intikamı tetiklediğini ve daha fazla acıyı devam ettirdiğini düşünüyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h3 style="text-align: center;">2. Barışı Sağlama Felsefesi</h3><p style="text-align: left;"></p><p style="text-align: left;">Nagato'nun nihai hedefi barışı sağlamak, ancak bunu gerçekleştirme yorumu tartışmalıdır. İnsanların yalnızca kendi başlarına deneyimlediklerinde gerçekten acıyı anladığına inanıyor. Bu anlayış aracılığıyla, herkesin birbirinin acısını anladığı ve barışa doğru çalıştığı bir dünya yaratmayı umuyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h3 style="text-align: center;">3. Değişim için Fedakarlık</h3><p style="text-align: left;">Barış anlayışını elde etmek için aşırı fedakarlıklar yapmaya isteklidir. Bazen önemli değişiklikleri gerçekleştirmek için radikal eylemlerin gerekliliğine inanıyor. Bu ideali elde etmek için acı ve ıstıraba sebep olma konusundaki istekliliği, felsefesinin merkezidir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h3 style="text-align: center;">4. Kontrol İnancı</h3><p style="text-align: left;">Nagato, gelecekteki çatışmaları önlemek için dünyanın kaderini kontrol etmesi gerektiğine inanıyor. Kendisini, dünyaya düzen ve değişim getirecek kişi olarak görüyor, bu yeni düzeni sağlamak için kendisini bir korku simgesi haline getirmesi gerekiyorsa bile...</p><p style="text-align: center;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Alıntılar</h1><p style="text-align: left;">Pain'den favori alıntılarım...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote><p style="text-align: left;">Bazen bilmek için acı çekmelisin, büyümek için düşmelisin ve kazanmak için kaybetmelisin. Hayatın en büyük dersleri acıyla öğrenilir</p><p style="text-align: left;"></p></blockquote><p style="text-align: left;">Pain, acıyla yaşamanın, düşmenin ve kayıpla yüzleşmenin sadece kaçınılmaz değil, aynı zamanda kişisel gelişim ve bilgelik kazanmak için çok önemli olduğunu öne sürüyor. Bunun anlamı, bu zor deneyimlerin kaçınılmaması, büyüme fırsatları olarak benimsenmesi gerektiğidir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><blockquote><p style="text-align: left;">Birinin acısını paylaşmazsan, onları asla anlayamazsın.</p></blockquote><p>Ona göre birini gerçekten anlamak için onun acısını paylaşmak çok önemli. Onun için bu paylaşılan acı, bireyleri birbirine bağlayan ve gerçek bir anlayışa olanak tanıyan bir köprüdür.</p><p><br /></p><p></p><blockquote><p>Bizler adalet adına intikam almaya çalışan sıradan insanlarız.</p></blockquote><p></p><blockquote><p> Sadece yaşayarak, insanlar farkında bile olmadan başkalarını incitirler. İnsanlık var oldukça nefret de var olacaktır. Bu lanetli dünyada barış yok. Savaş, yenilenlerin acısıyla ödenen bir suçtur</p></blockquote><p><br /></p><p></p><blockquote> Acıyı hissedin, acıyı düşünün, acıyı kabul edin, acıyı bilin...</blockquote><p></p><p></p><blockquote>Din, ideoloji, kaynaklar, toprak, kin, aşk ya da sırf sebep. Sebep ne kadar acıklı olursa olsun, bir savaş başlatmak için yeterlidir.</blockquote><p></p><p></p><blockquote>Acıyı şimdi biraz anlıyor musunuz? Birinin acısını paylaşmazsanız, onu asla anlayamazsınız. Ancak onları anlıyor olmanız, bir anlaşmaya varabileceğiniz anlamına gelmez. Gerçek bu.</blockquote><p></p><p><br /></p><h1 style="text-align: center;">Karakter Analizi & Kişisel Görüşüm</h1><p style="text-align: left;">Nagato'nun karakteri önceden de dediğim gibi karmaşıktır; aslında barış arayışı içinde olan, ancak yanlış yönlendirilmiş bir öfke ve intikam duygusuyla hareket eden biridir. Sonunda Naruto'nun etkisiyle içindeki iyiliği hatırlar ve gerçek barışın şiddet olmadan mümkün olduğunu anlar. Bu şekilde, Pain'in karakteri, acı dolu bir geçmişin etkileri altında, insan doğasının içsel çatışmalarını ve iyiliği bulma yolculuğunu temsil ediyor. Bunlar da beni oldukça etkileyip dizide en favori karakterim olmasını sağladı. Karakteri, duruşu, becerileri, konuşması, yaşadıkları... Dizi de birçok etkileyici karakter bulunsa da Pain'in verdiği etkiyi veremedi bana.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Siz ne düşünüyorsunuz. Pain'e katılıyor musunuz katılmıyor musunuz? Sizce iyi biri mi yoksa kötü mü? Peki sizin favori karakteriniz kim? Gelin yorumlarda tartışalım...</p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-24765094563013421252024-01-05T12:25:00.001+03:002024-01-05T12:25:10.209+03:00Göz/Carrie - Stephen King | Kitap Önerisi<p style="text-align: left;">2023 yılını Stephen King okuyarak başlamıştım ve 2024 yılına da aynısı nasip oldu. Dolores kadar etkilemesem de yine oldukça başarılı bu kitaptan bahsetmek istiyorum size. Stephen King'in okuduğum dördüncü kitabı ve en favori yazarlarım arasına girmiş bulunuyor bu kitapla beraber. İkinci sıraya koyabilirim şimdilik. İlki hala Jean Christophe Grange. King'in diğer kitapları üzerine yazdığım yazıları görmek isterseniz: <a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Stephen%20King">Stephen King</a></p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm9TuptvUtUP8WotEToiqlWRuqEsPRVEJgZjECRMe1j33N39F7RlY0SAu8rd2ZXLGUXPfs6bKfdSmXQD2DU1sFJyrypQZnhp7IaIyaCThiF6VfQNb32CZeRJ8Vf4zBD4Eilx1_ISQUyfg6O8GuSmrGRJ_cR6vnxhznWnsQb3vX0T2mRKOpZYh3tbA2p1yy/s4000/IMG_20240104_175128-01%20(1).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm9TuptvUtUP8WotEToiqlWRuqEsPRVEJgZjECRMe1j33N39F7RlY0SAu8rd2ZXLGUXPfs6bKfdSmXQD2DU1sFJyrypQZnhp7IaIyaCThiF6VfQNb32CZeRJ8Vf4zBD4Eilx1_ISQUyfg6O8GuSmrGRJ_cR6vnxhznWnsQb3vX0T2mRKOpZYh3tbA2p1yy/s16000/IMG_20240104_175128-01%20(1).jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Kitap 1974 yılında Amerikan yazar Stephen King tarafından yazılmıştır. Korku türünde olup Stephen King'in ilk yayınlanan romanı ve yazarın kendisinin de favori kitabıdır. Kitabın <i>Carrie</i> ve <i>Göz</i> olmak üzere iki ismi vardır. Okuduğum kitap Altın Kitap Yayınevi'ne ait ve 191 sayfa. Kitabı toplamda üç günde bitirdim. Aslında bir günde bitirilebilecek bir kitap, zamanım olsaydı... Kitabın arka kapağı:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWb8-XjuaCKy2YCw6ghjrEzoBpYqBCgrUjqgSZFFuK5bE3YSPmGcIP_3i_KTOCx4TtahmPj-JMX_Q8kMP9Elsr-3lMZ6iLxd03RZ6gT1aonmPLb510S0W_agejtlMpdvgXgp7cbCn9fa_zxc7afif161zEwqG1G3mP-QGRPgHi8KLqABmY2SQPF2_1BCQQ/s3999/IMG_20240104_175134-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3999" data-original-width="2675" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWb8-XjuaCKy2YCw6ghjrEzoBpYqBCgrUjqgSZFFuK5bE3YSPmGcIP_3i_KTOCx4TtahmPj-JMX_Q8kMP9Elsr-3lMZ6iLxd03RZ6gT1aonmPLb510S0W_agejtlMpdvgXgp7cbCn9fa_zxc7afif161zEwqG1G3mP-QGRPgHi8KLqABmY2SQPF2_1BCQQ/s16000/IMG_20240104_175134-01.jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Kitap, Carrie White adındaki genç bir kızın telekinetik güçlerini keşfetmesini ve onun gücünü kullanmasını konu alır. Carrie'nin zorbalıkla dolu bir yaşam sürdüğü lise yıllarında geçer. Annesi, dindar ve aşırı katı biri olarak Carrie'yi baskı altında tutar. Carrie ise hem annesinin baskısından hem de okuldaki zorbalıktan muzdariptir. Zamanla, içindeki güçleri fark etmeye başlar ve telekinetik yeteneklerini keşfeder. Bu güçlerini kontrol etmeye çalışırken, yaşadığı zorbalığa karşı bir tür intikam aracı olarak görür.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p>Roman, izole edilmişlik, toplumdan dışlanma ve gençlik travmaları gibi temaları ele alır. Carrie'nin güçleri, onun duygusal acısını, dışlanmışlığını ve öfkesini sembolize eder. Bu güçler, aslında içsel bir çıkış yolu gibi görünür ve okuyucuların Carrie'nin yaşadığı duygusal acıları ve travmaları anlamasına yardımcı olur.</p><p><br /></p><p>Acayip sürükleyici, dehşet verici bir hikayeye sahip. Anlatım biçimi oldukça iyi. Hem Carrie'nin gözünden hem de etrafındaki insanların gözünden olayları okuyoruz. Bir yandan Carrie'nin o an hissettiklerini okurken bir yandan gazetedeki haber alıntılarını ve bu olayı yaşamış insanların sorgularına yer veriliyor ve bu da oldukça ilginç kılıyor kitabı. </p><p><br /></p><p>Hikaye mükemmel bitiyor. Oldukça etkileyici ve trajik biten kitap travmaların nasıl kontrol edilemez bir şekilde insana etki edebileceğini de görüyoruz. Doğa üstü olaylar yer alsa da aslında oldukça gerçek ve yakın bir konuya değiniyor yani. </p><p><br /></p><p>Yayınevi ile ilgili bir eleştiriye değinmek istiyorum. Gerçekten beni sinir eden bir durum oldu kitapta. Neredeyse her sayfada en az iki üç kere alt satıra geçmek için bölünen kelimelerde hece hatası var. Paradan kısmak için mi yapılmış bilmiyorum ama yayınevine karşı oldukça kötü bir bakışım oldu açıkçası. İki hadi üç kez yapılmış bir hata olsa neyse ama her sayfada en az iki üç tane var. Oldukça rahatsız ediciydi.</p><p><br /></p><p>Kitabı okumalı mısınız? Evet. Kitaba puanım 4/5. Çünkü daha iyi Stephen King kitapları okudum ama bu da kesinlikle okunmaya değer. Korku ve psikolojik gerilim seviyorsanız okumalısınız. </p><p><br /></p><h1 style="text-align: center;">Alıntılar</h1><div><blockquote>Her insanın içinde bir canavar vardır ve bu canavarın beslenmesine izin verirsek, bizi paramparça eder.</blockquote></div><p></p><blockquote>Acı, sadece kötülük yapmanıza izin verir.</blockquote><p></p><p></p><blockquote>Korku aslında aşkın tam tersidir. Aşk, her şeyi iyileştirir, korku ise her şeyi yok eder.</blockquote><p></p><p></p><blockquote>Güç, her zaman bir bedel ister. Özgürlük, genellikle yalnızlıkla gelir.</blockquote><p></p><p></p><blockquote><p>Bir insanın kendine ve başkalarına zarar verebileceği en büyük güç, içinde taşıdığı öfke ve korkudur.</p><p></p></blockquote><p><br /></p><p>***</p><p>Instagram:<a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti"> @kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Kitap%20%C4%B0ncelemeleri%20%26%20%C3%96nerileri?max-results=6">Tüm kitap incelemelerimi ve önerilerimi görün</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm yazılarım</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-21177444550753393752023-12-25T10:19:00.004+03:002023-12-29T20:40:27.964+03:00Çiçeklerin Şarkısı (Devamı)<p> Merhabalar... Çiçeklerin Şarkısı hikayemin devamı... Önceki gönderimde de bir çok okuyucum paylaştığım şarkı eşliğinde hikayemi okuduklarında atmosferin çok değiştiğini söylediler. Ben de buna katılıyorum çünkü genelde bir şarkı koymuşsam yazdıklarımın, hislerimin bütünlüğü içerisinde o şarkı da vardır. Yani yine resmin altında paylaştığım şarkı ile okumanızı öneririm. :)</p><p><br /></p><p>Çocuk hikayesi yazıyorum, umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı eksik etmeyin! (İlk bölümünü okumak için: <a href="https://www.kayipfisilti.com/2023/08/herkese-merhaba-dunden-onceki-gece-saat.html">Çiçeklerin Şarkısı</a>)</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiidCkCMrGV0Ksvm5vPKLDjPIREVPIIqpKuyn3C920Yop5Zi9NGfKoae2nO05KiFjaXAZ-7wrBdRQzv44l3pHYTkhKxQkNFxJJ5sWJ-w6N5HNm2vMDKHa85K3dJrz7gwfqFep5SZZ_JiHAO3LUrspmWASY-BFN_6ZZFHvZobFSHwndsLMC_sQs7ESPL4YP-/s1320/Screenshot_2023-08-17-21-51-48-609_com.instagram.android-02.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1320" data-original-width="1079" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiidCkCMrGV0Ksvm5vPKLDjPIREVPIIqpKuyn3C920Yop5Zi9NGfKoae2nO05KiFjaXAZ-7wrBdRQzv44l3pHYTkhKxQkNFxJJ5sWJ-w6N5HNm2vMDKHa85K3dJrz7gwfqFep5SZZ_JiHAO3LUrspmWASY-BFN_6ZZFHvZobFSHwndsLMC_sQs7ESPL4YP-/s16000/Screenshot_2023-08-17-21-51-48-609_com.instagram.android-02.jpg" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/HJ7GeVx8x5g" width="320" youtube-src-id="HJ7GeVx8x5g"></iframe></div><br /><h1 style="text-align: center;"><br /></h1><h1 style="text-align: center;">Çiçeklerin Şarkısı</h1><h2 style="text-align: center;">↝ Rüzgarlı Macera ↜</h2><div><br /></div><p style="text-align: left;">Suyu içtikten sonra başı ağrımış ve gözleri kararmıştı Eda'nın. Kendine gelmeye başladığında kardeşinin sesini işitiyor ama ne dediğini tam kestiremiyordu. Nereden geldiği de belli değildi sesin. Bulanık bir şekilde görmeye başladığında etrafı suyun arkasında bisikleti ve tekerine sıkışmış kağıdı gördü. Tam o sırada kardeşi karşısında:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Annem haklı. Bir gün öleceksin açlıktan. Al şu simidi, biraz ye de kendine gel." diyerek kalan son parçayı kardeşine verdi Sevgi. Zorla bir parça ısırdıktan sonra halsiz hissetse de en azından bilinci yerine gelmiş, her şeyi ayırt edebilir hale gelmişti. Önce kardeşine, sonra etrafına tuhaf tuhaf bakındı. Bisikleti hatırladı, gördüğü yerde yoktu. Demek ki bir sanrıydı gördüğü. Kendine gelmek için yüzünü yıkamaya karar verdi. Sevgi onu kolundan tutarak ona destek oldu. Eda yüzünü yıkamak için suya baktığında bisikletin yansımasını gördü. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Sevgi, suya bak." dedi Eda. Sevgi suya baktığında bisikleti fark etti. Yansıma olduğunu düşünerek bisikleti aradı ama ortalıkta yoktu. İyice suya eğildi. Elini içine soktu. Suyun oldukça derin olduğunu fark etti ama buradaki suyun derin olmasının imkanı yoktu. Yani, fizik kurallarına aykırıydı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Kötü şeyler seziyorum, buradan ayrılalım." dedi Sevgi ve rüzgarı kontrol ettiler. Mağaranın dışını kontrol ettiklerinde çok kuvvetli bir rüzgar onları iteledi. Anlam veremediler. Sırtlarını mağaranın duvarına yaslayarak oturdular. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Ee şimdi ne yapacağız?" diye sordu Eda kendinden hiç emin olmayan bir sesle. Tam o sırada İrfan amca mağaranın girişinde belirdi. Gelmeleri için işaret verdi. İkizler İrfan amcanın yanına gittiklerinde etrafının çocuklarla dolu olduğunu gördü. Hepsi birbirine sıkıca sarılmış rüzgara karşı duvar gibi olmuşlardı. Bu komik ama çok güçlü bir görüntüydü. Hemen ikizler de aralarına daldı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Bir süre sonra hepsi sağ salim evindeydiler. Anneleri oldukça endişelenmiş, onlar gelir gelmez göz yaşları içinde ikisine de sarılmıştı. Şimdi İrfan amcanın da eşliğinde güzel bir akşam yemeği yiyorlardı. Dışarıda rüzgar kesildi kesilecekti. Eda'nın yine az yediğini gören Sevgi:</p><p style="text-align: left;"><br /><br />"Eda düzgünce yemek ye, sonra düşüp bayılacaksın yine." diye azarladı kardeşini. Bunu duyan annesi merakla ne olduğunu sordu ve ikizler heyecanla başından geçen her şeyi anlattı. Kırmızı bisikleti duyunca annesinin yüzü tekrar endişeli bir hale büründü. Fakat ikizler bunu fark etmedi ve heyecanla İrfan amcaya dönüp:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Ne oldu o mağarada? Sen gelene kadar rüzgar bizim çıkmamızı engelliyordu. Hem bizi nasıl buldun İrfan amca?" diye soru yağmuruna tuttular İrfan'ı.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Bu dünya, gördüğümüz gibi basit bir yer değil çocuklar," dedi sakin bir sesle. "Bazen doğanın bize gösterdiği işaretleri, fizik kurallarının ötesinde bir şeylerin varlığını bize hatırlatır. Mağaradaki olay, bu dünyanın sınırlarının ötesine geçtiğimizin bir göstergesiydi." diyerek ikizlerin merakını iyice arttırdı. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Devam etmekte tereddüt ederek annelerine baktı. Annesi oldukça endişeli ama onay verircesine kafasını salladı ve İrfan amca sözlerine devam etti:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Rüzgarı kontrol etme yeteneği aslında içimizde var olan bir gücü temsil eder. Bazı özel durumlarda, doğayla olağanüstü bir bağlantı kurabiliriz. Ancak bu yetenek, dengeli bir şekilde kullanılmalı ve doğayla uyum içinde olmalıdır."</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">"Yani o rüzgarı aslında biz mi kontrol ettik?" diye sordu Eda, yaşadıkları onca şeyden sonra bu sözlerin büyüsüne uğrayarak.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p>"Belki de siz farkında olmadan, orada bulunduğunuz durum ve duygularınız o gücü ortaya çıkardı. Bu durumlar nadir olabilir ama asıl önemli olan, bu tür anlarda ne yapmanız gerektiğini bilmektir." dedi ve anneleri bu konuya son noktayı koydu:</p><p><br /></p><p>"Evet çocuklar, şimdi İrfan amcayı rahatsız etmeyi bırakın ve hepiniz yemeklerinizi bitirin." dedi ve ikizleri daha da merak içinde bıraktı. Fakat yorgunluklarına da yenik düşen ikizler bu durumu kabullendiler - en azından şimdilik çünkü daha sonra kesinlikle İrfan amcayı daha fazla sıkıştıracaklardı - akşamın geri kalanını sohbet ederek, gülerek geçirdiler. Gece uyumadan önce Eda ve Sevgi, İrfan amcanın anlattıklarını düşündüler. Onlar da bu olayı daha derinlemesine anlamak ve kendilerini daha iyi tanımak için çabalayacaklardı. Artık doğanın gizemlerine olan merakları daha da büyümüştü.</p><p><br /></p><p>İkisinin de günlüğünde aynı şeyler yazılıydı şimdi. Yaşadıkları olayları ve İrfan amcanın söylediklerini not aldılar. Artık onları nelerin beklediğini ve içlerindeki gücü keşfetmenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi kavramışlardı. Gelecek günlerde, doğayla olan bu bağlarını daha da derinleştireceklerdi.</p><p><br /></p><p><b><i><span style="font-size: large;">Devamı gelecek...</span></i></b></p><p><b><i><span style="font-size: large;"><br /></span></i></b></p><p><span>***</span></p><p><span>Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></span></p><p><span><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebi%20Denemelerim?max-results=6">Tüm edebi denemelerimi görün</a></span></p><p><span><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm yazılarımı okuyun</a></span></p><p><br /></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-35331671201013580852023-12-23T16:28:00.002+03:002023-12-23T18:34:59.995+03:00Yakutistan | Gözden Kaçırmadıklarım<p>Yeni kategori: Gözden Kaçırmadıklarım! Her ay bir kez bu kategoride yapacağım paylaşımlar o ay en çok ilgimi çeken şeyler üzerine olacak. Bu bilimle, herhangi bir yerle, müzikle ya da herhangi bir şeyle ilgili olabilir. Yakutistan ile başlıyorum. Hiç duymuş muydunuz Yakutistan'ı? Ben duymamıştım! Bilirsiniz artık beni, karlı kışlı yerlerde yaşamak istediğimi. Bu yüzden bir arkadaşım Youtube'da beğenerek izlediği bir kanalı önerdi bana. Yakutistan ile ilgili bilgiler içeren bir kanal. Gelin önce Yakutistan'dan sonra da kanaldan bahsedeyim. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCPcV04MxSTgtoV8ODUpuxUJ2-bijGdA__w2bhyiErfWQeA_yhL8B2wUSmJttlfIlJE5Vf0B8etr-phhEIPEay_oor2yWoJSpcKoEfg-Q6c8uvqr8XDEbrc5lCKkwgSXuk3ICep4zeP0VDr0aoqMOYIo_DoE0wwGdkPHxyZvhU1qBCNtyXcPx2XxwH00pe/s1920/wallpaperflare.com_wallpaper.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCPcV04MxSTgtoV8ODUpuxUJ2-bijGdA__w2bhyiErfWQeA_yhL8B2wUSmJttlfIlJE5Vf0B8etr-phhEIPEay_oor2yWoJSpcKoEfg-Q6c8uvqr8XDEbrc5lCKkwgSXuk3ICep4zeP0VDr0aoqMOYIo_DoE0wwGdkPHxyZvhU1qBCNtyXcPx2XxwH00pe/s16000/wallpaperflare.com_wallpaper.jpg" /></a></div><h1 style="text-align: center;"><br /></h1><h1 style="text-align: center;">Yakutistan</h1><div><br /></div><p style="text-align: left;">Yakutistan, Rusya'nın en büyük federal bölgesi olmasının yanı sıra dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip olan özerk ülkedir. Yaklaşık 3.1 milyon kilometrekarelik bir alanı kaplar. -50°C gibi düşük sıcaklıklara kışın ve 30°C üzerine çıkan sıcaklıklara yazın sahip olan aşırı iklimiyle tanınır. Aynı zamanda, Yakutya dünyanın en uzun nehirlerinden biri olan Lena Nehri'ne ev sahipliği yapmaktadır.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Muazzam büyüklüğüne rağmen, Yakutya, arazi alanına göre görece küçük bir nüfusa sahiptir. Yakutlar, bölgedeki en büyük yerli grup olup kendi dilleri, gelenekleri ve folklorlarıyla zengin bir kültürel mirasa sahiptirler ayrıca Türk etnik grubudurlar. Yakut kültürü genellikle ata binicilik, folklor ve şamanizmden oluşur.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivgfOQ51UkvjqmHnVcRYl_qKNdWNRGQ7Jg96WWvn5fyDBlNkOQDzsRmWKgXp5b2GrLan4NXcXhYA6xbP0N5QjlIc2khM4bp3T-V8k_s3rnDbEbrsTc1gA1pmS11NTYmSt3ZaCIKrskz_yjfiIWhYfzWCvmEIEGnAeGlpPBpEC8FXsFdfH8DHnYctq-a_8l/s2340/Screenshot_2023-12-23-16-09-40-430_com.google.android.youtube.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="2340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivgfOQ51UkvjqmHnVcRYl_qKNdWNRGQ7Jg96WWvn5fyDBlNkOQDzsRmWKgXp5b2GrLan4NXcXhYA6xbP0N5QjlIc2khM4bp3T-V8k_s3rnDbEbrsTc1gA1pmS11NTYmSt3ZaCIKrskz_yjfiIWhYfzWCvmEIEGnAeGlpPBpEC8FXsFdfH8DHnYctq-a_8l/s16000/Screenshot_2023-12-23-16-09-40-430_com.google.android.youtube.jpg" /></a></div><div><br /></div><p style="text-align: left;">Dilleri, Yakutça veya Sakha olarak bilinen bir Türk dili olsa da, Yakutlar diğer Türk gruplarından ayıran kendi benzersiz tarihleri, gelenekleri ve kültürleri vardır. Zamanla çevreleri, diğer yerli gruplarla etkileşimleri ve bölgedeki tarihi olaylar sonucunda özgün bir kimlik geliştirmişlerdir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Yakutya, önemli bir elmas kaynağıdır. Dünyanın en derin elmas madenlerinden biri olan Mir Madeni, Yakutya'da bulunmaktadır. Bu, etkileyici bir mühendislik başarısı olup Rusya'nın elmas endüstrisinin önemli bir parçasıdır.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Yakutya'nın genel özellikleri bunlar. Daha fazlasını bununla ilgili birçok paylaşım yapan <i>Kiun B</i>'den öğrenebilirsiniz! Kanalına gitmek için: <a href="https://www.youtube.com/@KiunB">@KiunB</a>. Kiun -71 dereceye kadar düşen bu yerde nasıl hayatlarını sürdürdüklerinden bahsediyor. İngilizce olan bu kanalda otomatik olarak Türkçeye çevirebilirsiniz, ne kadar doğru çeviriyor emin değilim ama... </p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/u0uXzzW6bJ0" width="320" youtube-src-id="u0uXzzW6bJ0"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Umarım siz de benim kadar zevk alırsınız bu videolardan! Peki siz ne düşünüyorsunuz? Bu şekilde bir hayat ister miydiniz? Çoğunuzun sıcağı sevdiğini biliyorum aslında ama düşüncelerinizi mutlaka yazın!</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p>***</p><p><br /></p><p>Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p><br /></p><p>***</p><p><span style="font-size: xx-small;">Kaynaklar: 1. Resim: <a href="https://www.wallpaperflare.com/" target="_blank">Wallpaper Flare</a> | 2. Resim Kiun B Youtube kanalından alınmıştır [<a href="https://www.youtube.com/watch?v=n1TI2udDBl4&t=287s" target="_blank">Youtube Link</a>]</span></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-88985602106210718952023-12-15T16:49:00.008+03:002023-12-15T17:29:28.866+03:00Belle ve Sebastian Serisi | Film Önerisi<p>Birkaç sene önce (sanırım 3-4 sene önce) annemler film kanallarından birinde bu serinin üçüncüsünü izliyorlardı. Nadiren odasından çıkan ben, bir ziyaret edeyim annemleri diyerek salona geçmiştim o sırada. Televizyona baktığımda acayip güzel manzaraya ve atmosfere ait olan bu filmi görünce film bitene kadar yerimden kalkamamıştım. Geçenlerde Instagram arşivimde denk gelince, eh dedim bari tüm seriyi izleyeyim.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiumka9uO5Ke8d7EPzNJLfK0skR_XnkXj0MKy5vlgqmM-1lwMzS2Iw8Jweh2DMaTe0kOiA2YPn3-Fn2xJKSbPKx4NE3qkbeC_85S2UVYBn62FgrcN328b0vQBm9MZOwjDrRmyjJT_BKoJOZM9Du-McHOFbnRSan7fiD0fLYQykQlPNFxV9gi2Qlnrsm0KBr/s1920/wp5679048-belle-and-sebastian-friends-for-life-wallpapers.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiumka9uO5Ke8d7EPzNJLfK0skR_XnkXj0MKy5vlgqmM-1lwMzS2Iw8Jweh2DMaTe0kOiA2YPn3-Fn2xJKSbPKx4NE3qkbeC_85S2UVYBn62FgrcN328b0vQBm9MZOwjDrRmyjJT_BKoJOZM9Du-McHOFbnRSan7fiD0fLYQykQlPNFxV9gi2Qlnrsm0KBr/s16000/wp5679048-belle-and-sebastian-friends-for-life-wallpapers.jpg" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p>Üçlü seri halinde olan ve aynı ada sahip bir kitaptan (kitap <i>Cecile Aubry </i>tarafından yazılmıştır) uyarlama olan bu Fransız film serisinin genel konusu, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız Alpleri'nde dedesi ve teyzesiyle yaşayan yetim Sebastian'ın kendisi kadar sevimli olan pirene türündeki bir köpekle karşılaştıktan sonra aralarında güçlü bir bağ oluşarak beraber birçok macera yaşamalarıdır.</p><p><br /></p><p><i>Nicolas Vanier </i>tarafından yönetilen bu seri, çocuk filmleri olarak görülse de kesinlikle yediden yetmişe herkesin izleyebileceği, hatta böyle en çok ailecek izlenebilecek, sıcacık hissettiren sürükleyici bir seri. Bir kere - kişisel olarak- kar ambiyansının olduğu herhangi bir şey her zaman beni kendine daha fazla çekiyor, yani 1-0 önde başlıyor gibi, bir de sevimli hayvanlar eklendiğinde buna +1 puanı daha alır. Oyunculuklar, olay örgüsü, mekan, kostüm, her şey fazlaca iyi. Benim seriye genel puanım 9/10.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/ksSbnIPvxZ0" width="320" youtube-src-id="ksSbnIPvxZ0"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="background-color: #ead1dc; font-size: large;">1. Film (2013)</span> Belle ve Sebastian’ın ilk film uyarlaması, genç bir çocuk olan Sebastian ile sadık köpeği Belle arasındaki bağa odaklanan içini ısıtan bir hikayedir. Film, II. Dünya Savaşı sırasında Fransız Alpleri’nin soluksuz manzaralarında geçer. Zorlu koşulların içinde dostluk, cesaret ve kararlılık özünü harika bir şekilde yansıtıyor.</p><p style="text-align: left;"><br />Canlı ve oldukça maceracı bir ruha sahip olan Sebastian, yaşadığı yerin yerlileri tarafından haksız yere 'canavar' olarak adlandırılan Büyük Pireneler cinsi köpek Belle ile güçlü bir bağ kurar. Mültecilere yardım etmek ve savaş zamanında Alman işgaline karşı koymak da dahil olmak üzere maceralarla dolu bir yolculuğa çıktıkça bağları daha da güçlenir.</p><p style="text-align: left;"><br /><span style="background-color: #ead1dc;"><span style="font-size: large;">İkinci Film: Sevgili Dostum (2015)</span></span><span style="font-size: large;"> </span>Bu bölümde, Sebastian ve Belle'ın bağı yeni zorluklarla yüzleşirken ve birlikte başka büyüleyici bir yolculuğa çıkarken daha da derinlemesine görülüyor. Konusu Sebastian'ın teyzesinin bir uçak kazası geçirmesi ve yeterli araştırmaların yapılmaması sonucu Belle ve kendisini teyzesini bulmaya adaması.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/41nirHMdhY4" width="320" youtube-src-id="41nirHMdhY4"></iframe></div><br /><p style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><span style="background-color: #ead1dc;">Üçüncü Film: Cesur Dostum (2018)</span></span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-size: large;"><span style="background-color: #ead1dc;"><br /></span></span></p><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; font-size: x-large; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/SO05DqsmUYI" width="320" youtube-src-id="SO05DqsmUYI"></iframe></div><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Serinin son filminde aynı kendisi gibi üç bebeğe sahip olan Bella'nın başı belaya giriyor ve yavruları da bu tehlikeye sürükleniyor. Sebastian ile aralarındaki bağ hiçbir zaman bozulmadığı için Sebastian köpeğini yalnız bırakmıyor ve onun için elinden geleni yapıyor.</p><p></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"></p><div style="text-align: center;"><span style="font-size: x-large;">Karakterler & Oyuncular</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-size: large;">Felix Bossuet (Sebastian olarak)</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-size: large;"><br /></span></div><p style="text-align: left;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0FveTLdDMlrlqxXgpCy5_7XdnF2esQhDAj1gK5Ym_H-gX9JqkJrnlIJ4ndFDnwrD_KM8LsDkCJ7XSUnv5X-M4D4K5iyvq9XnSL76TPl0O-nhL7kaoyaQhj2UC730-u55OZlH-l9__P6VNnS3GW919jxkH9uzw2IaBt6GhcJPuqgKZ8b221qkTq81DhDW-/s1080/21050703_20131018111511164.jpg-r_1920_1080-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="810" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0FveTLdDMlrlqxXgpCy5_7XdnF2esQhDAj1gK5Ym_H-gX9JqkJrnlIJ4ndFDnwrD_KM8LsDkCJ7XSUnv5X-M4D4K5iyvq9XnSL76TPl0O-nhL7kaoyaQhj2UC730-u55OZlH-l9__P6VNnS3GW919jxkH9uzw2IaBt6GhcJPuqgKZ8b221qkTq81DhDW-/s16000/21050703_20131018111511164.jpg-r_1920_1080-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" /></a></div><br /><br /><p></p><p style="text-align: left;">Ana karakterimiz olan Sebastian, oldukça cesur, güler yüzlü ve merhametli bir kişiliğe sahiptir. Ayrıca oldukça kararlı bir özelliğe sahip olan bu çocuk, hayvanlara ve ihtiyacı olan insanlara karşı güçlü bir empati duygusuyla doludur. </p><p style="text-align: left;"></p><p style="text-align: left;">Sebastian'ın sadık köpeği Belle ile olan bağı, hikayenin ana merkezinde yer alır. Yanlış anlaşılmalara rağmen onun yanında durur; çünkü insanlar köpeği bir canavarmış gibi görür. Sebastian'ın sarsılmaz sadakati ve Belle'ye derin bağlılığı, dostluk ve doğrunun yanında durmanın önemini gösterir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div style="text-align: center;"><span style="font-size: large;">Margaux Chatelier (Angelina olarak)</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-size: large;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHk7j-6v6MaDsx3NSYZIMBMIKTprRVeNqV7DL8fus9pYY85OG9RsVIi29QZdp6fIX9svuurdp8xUloVlSWOvAy66ulw_1RBMrkfjC-vfhur7zSnkAwoyzHalPO6ki8Et0-rg1l9PBHsSCgd8-Q_cnpts5ypT6he5edJCGnKqoeHOcj_nzIi9xjISVSnmd9/s606/angelina.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="606" data-original-width="396" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHk7j-6v6MaDsx3NSYZIMBMIKTprRVeNqV7DL8fus9pYY85OG9RsVIi29QZdp6fIX9svuurdp8xUloVlSWOvAy66ulw_1RBMrkfjC-vfhur7zSnkAwoyzHalPO6ki8Et0-rg1l9PBHsSCgd8-Q_cnpts5ypT6he5edJCGnKqoeHOcj_nzIi9xjISVSnmd9/s16000/angelina.jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Kasabanın ekmekçisi olan Angelina, Sebastian'ın teyzesidir. Onun için bir bir anne rolünde olmasının yanı sıra arkadaşlıkta yapmaktadır.. Onun için elinden geleni yapar. Kendisi çok yardımsever, güzel, becerikli bir kızdır. Biraz şıp sevdi olduğunu da düşünüyorum. Serinin ilk filminde ve sonraki filmlerde hemen aşık oluveriyor gibi. İzlerseniz anlarsınız zaten.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: large;">Çeki Karyo (Cesar) olarak)</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhinBczqm-K2CXF_3fOWVXqEMYsI1VtKJd9vEjOV9csMmNVORs1P9WlaJkxDh35VdRvzAYHsLj65A9IjX02rWwx_uhD8KE7MzUxc1wNzBo5rMY8U2lNsd58BXi_PWGgAx8dAXbSjiGNf4g8y2UGFaRNRqnI7GDMEmA4VBjOlFg3P_fr8HpFanNr0XuJrCoJ/s640/image0003.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhinBczqm-K2CXF_3fOWVXqEMYsI1VtKJd9vEjOV9csMmNVORs1P9WlaJkxDh35VdRvzAYHsLj65A9IjX02rWwx_uhD8KE7MzUxc1wNzBo5rMY8U2lNsd58BXi_PWGgAx8dAXbSjiGNf4g8y2UGFaRNRqnI7GDMEmA4VBjOlFg3P_fr8HpFanNr0XuJrCoJ/s16000/image0003.jpg" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: left;">Sebastian'ın dedesidir. Karakter olarak biraz karışık. Çünkü serinin başlarında Belle'ye karşı düşman olarak görülüyor. Fakat kendisini kötü biri olarak tanımlayamam. Dış baskılardan dolayı o şekilde davrandığını düşünüyorum başta. Daha sonrasında karakter değişiyor. Daha vicdanlı ve komik bir hal alıyor. Çok aklı başında görmesem de karakteri, gözü hep Sebastian'ın üzerinde ve onun iyiliğini istiyor.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: x-large;">Yer, Müzik ve Kostüm</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: x-large;"><br /></span></p></div><p></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3k6fO1RvOvOmfXtE_pBIPvwLSlRLOooiwXxw2gZ58AiW6oarBi5a95rbzjxAMqYv3aImxVprjHv-0YoxomufLntfMz_iTHnC6fnLZ6FW8ellkXSvjObkjZmHbKYDZoqt9uEOoQBZmJzrVdq1mjtXuHYQbT7uuI4mYZ2ifwgsN_Rj67javnYDE9-_pauzK/s970/1-intro-mercantour-national-park-stock.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="647" data-original-width="970" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3k6fO1RvOvOmfXtE_pBIPvwLSlRLOooiwXxw2gZ58AiW6oarBi5a95rbzjxAMqYv3aImxVprjHv-0YoxomufLntfMz_iTHnC6fnLZ6FW8ellkXSvjObkjZmHbKYDZoqt9uEOoQBZmJzrVdq1mjtXuHYQbT7uuI4mYZ2ifwgsN_Rj67javnYDE9-_pauzK/s16000/1-intro-mercantour-national-park-stock.jpg" /></a></div><br /><b><br /></b><p></p><p style="text-align: left;">Filmi ilgiyle izlemeye başlamamın nedeni önceden bahsetmiş olduğum gibi büyüleyici coğrafyasından dolayıydı. Filmdeki mekanlar, izleyiciyi dağların büyüleyici manzaralarıyla, sakin köy yaşamının huzur verici atmosferiyle ve doğanın görkemiyle karşı karşıya getiriyor. Ana karakterlerin maceralarının çoğu, Alpler'in eteklerindeki küçük bir köy olan Saint Martin'de gerçekleşir</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p>Belle ve Sebastian serisi, sadece hikayesiyle değil, aynı zamanda müzikal seçimleriyle de izleyicileri etkilemeyi başarıyor. Filmlerde kullanılan müzikler, duygusal anları vurgulamanın yanı sıra maceranın ritmini de belirliyor. Filmdeki müzikler, seyirciyi o anın duygusal derinliklerine çeken ve hikayeyi daha da dokunaklı hale getiren unsurlardan biri.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiMoUdHQcIoUc4JoYFhxNun2VGTMAJk6m7o-5szaEAqDJciBHG2y_hNWZGy0Py6-DqQ6xwsKcdv2In_rM82VCOKkcw4Qtd27cb1rdnzdtwKxRd0vJBljbe1KILt0URN_tEjOgdNsaUvnbkfgE_Sb0rWhFTJkOqLhEOaaSzKYV1x0MjrwNCZqaVHX365KRm/s1920/798353.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1920" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiMoUdHQcIoUc4JoYFhxNun2VGTMAJk6m7o-5szaEAqDJciBHG2y_hNWZGy0Py6-DqQ6xwsKcdv2In_rM82VCOKkcw4Qtd27cb1rdnzdtwKxRd0vJBljbe1KILt0URN_tEjOgdNsaUvnbkfgE_Sb0rWhFTJkOqLhEOaaSzKYV1x0MjrwNCZqaVHX365KRm/s16000/798353.jpg" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Karakterlerin kostümleri, Belle ve Sebastian serisindeki zamanın ve karakterlerin ruhunu yansıtıyor. Özellikle Sebastian'ın karakterinin giyimi, onun masumiyetini ve cesaretini vurgulamak için dikkatlice seçilmiş gibi görünüyor. Aynı şekilde, diğer karakterlerin kostümleri de onların kişiliklerini ve hikayeye olan bağlarını yansıtıyor.</p><p><br /></p><p style="text-align: center;"><span style="font-size: x-large;">Alıntılar</span></p><p style="text-align: left;">Filmde hoşuma giden bazı alıntılar...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p></p><blockquote><p>Yalnız kalmak, aslında yalnız olmamak demektir. Çünkü sevdiğin biri varsa, o her zaman seninle olur.</p><p></p></blockquote><p><br /></p><p></p><blockquote><p>Hayat, önüne ne çıkarsa çıksın, cesaretinle nasıl başa çıktığınla ilgilidir.</p><p></p></blockquote><p><br /></p><p></p><blockquote><p>Bazen en güçlü dostluklar, en uzak mesafeleri aşabilir.</p><p></p></blockquote><p><br /></p><p></p><blockquote><p>Her köpek bir sürü insanı tanır, ama her insan her köpeği tanımaz.</p><p></p></blockquote><p><br /></p><p></p><blockquote>Bazen içinde bulunduğumuz anın değerini ancak onu kaybettikten sonra anlayabiliriz.</blockquote><p><br /></p><p>***</p><p>Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Dizi%20%26%20Film?max-results=6">Tüm film önerilerimi ve incelemelerimi görün</a></p><p><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Filmler?max-results=6">Tüm dizi&film hakkındaki yazılarımı görün. </a></p><p></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-36720591585732745702023-12-07T19:36:00.006+03:002023-12-07T21:05:13.763+03:00Yeni İngilizce Bloğum: ADVENTURE WITH BOOKS!<p>Herkese merhabaaa! Uzun bir süredir Türkçe blogumda sizlerle edebiyat ve gezi gibi konularda keyifli yazılar paylaşıyorum. Sizlerin ilgisi ve desteğiyle bu yolculuk çok değerli bir deneyim haline geldi. rtık bu yolculuğu, farklı bir dilde ve geniş bir kitleyle paylaşmak adına bir adım daha attım. Belki hatırlarsınız, çok uzun zaman önce bloğumun çevirilerini paylaştığım İngilizce site açmıştım "Lost Whisper" adı altında ve sonra çok fazla güncel kalmadan silmiştim. Yine buna benzer fakat daha farklı bir şekilde tekrar İngilizce bloğum yayında!</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyDpiVryLbViv-LCaEoYwxIS7yMLXx5bFwEfmMzt-WapWkJceIu1eudnmT17M7iNoa2VEacLZLfyJwTn6f2Zs0ZPcD1OFnu7OCpB6asqInIpI5vgm4bhoNgQbqX0BOZJ3tvACD0k3pa84KUHoUwgwxxNVYpg9mh-sTs-OW2XtxTc4PjSorGfNIxh-Mh2x9/s4000/IMG_20230923_183609-01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyDpiVryLbViv-LCaEoYwxIS7yMLXx5bFwEfmMzt-WapWkJceIu1eudnmT17M7iNoa2VEacLZLfyJwTn6f2Zs0ZPcD1OFnu7OCpB6asqInIpI5vgm4bhoNgQbqX0BOZJ3tvACD0k3pa84KUHoUwgwxxNVYpg9mh-sTs-OW2XtxTc4PjSorGfNIxh-Mh2x9/s16000/IMG_20230923_183609-01.jpg" /></a></div><br /><p>Bu sefer bloğumun çevirisi yerine farklı yazılar paylaşacağım. Yani burada farklı orada farklı olacak içerikler. Konular aynı olacak sadece. Mesela okuduğum Türkçe bir şiiri burada, İngilizce bir şiiri orada analiz edeceğim. Ya da orada daha genel gezi yazıları yazacağım, Türkiye'de gezilecek yerler gibi. </p><p><br /></p><p>Yeni blogumun linkini paylaşmak isterim ki, belki aramızda İngilizce okuyanlar vardır ve onlar da bu yeni serüvene katılmak isteyebilirler. Yeni blogumu ziyaret etmek ve destek olmak için <a href="https://www.adventurewithbooks.com/"><i>https://www.adventurewithbooks.com/</i></a> adresini ziyaret edebilirsiniz.</p><p><br /></p><p>Sizlerin destekleri ve ilgisi, her zaman için en büyük motivasyon kaynağım oldu. Yeni blog serüvenimde de yanımda olduğunuzu hissetmek benim için çok önemli. Birlikte bu yeni adımda da aynı heyecanı ve sevgiyi paylaşacağımıza inanıyorum. Her zaman olduğu gibi Türkçe blogumda da sık sık buluşmaya devam edeceğiz. Yeni serüvenimize hepinizi davet etmekten mutluluk duyuyorum.</p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-53946096006842835522023-11-10T19:33:00.013+03:002023-11-10T19:34:58.892+03:00Kızıl - Stefan Zweig | Kitap İncelemesi<p>Stefan Zweig, her kitabı bir şekilde içine alıyor beni. Önceden paylaştığım kitaplarında hep övgüyle bahsettim zaten ve yine övgüyle bahsedeceğim. İnsan ruhunu sayfalarca yazıp hiç bıktırmamayı başaran bir yazar. Bu kitabını bir günde bitiriverdim ama diğer kitapları kadar iyi mi?</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhT_DnP7fr4C_MpZS5e3bfFqqdVSRbAsqPI2hYOJPcT4qCRu4VLalJtv_ErUhZ8Z5-KOOB4u25IGplaKHnU4njCdilO9pYBzg6_o_g8HzIX6Fz2UVKt1mnCOK3hSiqy8J1dAWQcFvLpGqEXX1OrYWriPwRdZGdQsdh4szC_Sr7O05ihaUDr8_PuDZtG5uE/s4000/IMG_20231110_152909-01.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhT_DnP7fr4C_MpZS5e3bfFqqdVSRbAsqPI2hYOJPcT4qCRu4VLalJtv_ErUhZ8Z5-KOOB4u25IGplaKHnU4njCdilO9pYBzg6_o_g8HzIX6Fz2UVKt1mnCOK3hSiqy8J1dAWQcFvLpGqEXX1OrYWriPwRdZGdQsdh4szC_Sr7O05ihaUDr8_PuDZtG5uE/s16000/IMG_20231110_152909-01.jpeg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: left;"><div style="text-align: center;"><i><br /></i></div><div style="text-align: center;"><i>Incipit vita nuova.</i></div><i><div style="text-align: center;"><i>"Yeni bir yaşam başladı"...</i></div><div style="text-align: center;"><i><br /></i></div></i></h1><p style="text-align: left;">Üniversiteye gittiğiniz ilk günü, sonrasındaki haftayı ve ondan sonraki ayı hatırlıyor musunuz? Babamı, amcamın yani erkek kardeşinin vefatından sonra ilk defa ağlarken görmüştüm beni yerleştirip ayrılırken. O an ve babamın o anki yüzü asla unutamayacağım bir şekilde zihnimde yer edindi. Ben o kadar heyecanlıydım ki çok ne hissedeceğimi bilememiştim. Ama ailem evlerine döndüğünde annem beni arayıp bana baban eve gelesiye kadar ağladı dediğinde ve bomboş odada tek başıma kaldığımda işte o zaman yalnızlığın senfonisi kulaklarımı tırmalamaya başlamıştı ve sonra gözlerimi de ele geçirip saatlerce ağlatmıştı. Sonraki hafta alışıvermiştim. Ben yalnızlığı severim çünkü. Yedi senedir tek başıma yaşıyorum. Gelenim gidenim çok olur gerçi. Ailemle de çokça görüşürüm. Neyse, gelelim kitabımıza... Önce arka kapağını paylaşayım sizinle:</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUUOsG0AwwoO50fX8c-PSvEFmQWLR6RyD-1k8Fr3R_pHDsef1gmqIFVWQidn6zqqaZHEydr6eohIAyOSfvewYaHBLMV3-J4eQHLJQLgZ3DV02aaLLe_uDRaAwgBlLPREcpb1a4QSRvBxCS75t6Wwj69lh2ZJuKRuYwrnAVY-LeSLH77BkgQ1ZBr91nDZ6_/s4000/IMG_20231110_152914-01.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUUOsG0AwwoO50fX8c-PSvEFmQWLR6RyD-1k8Fr3R_pHDsef1gmqIFVWQidn6zqqaZHEydr6eohIAyOSfvewYaHBLMV3-J4eQHLJQLgZ3DV02aaLLe_uDRaAwgBlLPREcpb1a4QSRvBxCS75t6Wwj69lh2ZJuKRuYwrnAVY-LeSLH77BkgQ1ZBr91nDZ6_/s16000/IMG_20231110_152914-01.jpeg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Kitap, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanmış olup 67 sayfadan oluşuyor. Stefan Zweig'in 1908 yılında yayınladığı bu kitabın konusu genç bir tıp öğrencisi olan Bertold <span> Berger'in</span> Viyana'ya okumak için gelmesiyle başlar. Büyük şehirdeki yaşama uyum sağlamakta büyük zorluklar yaşar. Sadece hala gelişim aşamasında, olgunlaşmamış ve utangaç olması değil, aynı zamanda yaşadığı apartmanda komşusu olan dışa dönük ve oldukça baskın yaşça büyük öğrencinin gücü tarafından da ezilir. Bu durumun yanı sıra, bir de bu öğrencinin açık sözlü ve biraz saldırgan kız arkadaşının etkisi altında kalır. Bu durumlarla oldukça mücadele eden genç okul hayatını da bir yandan unutur. Kitap ilerledikçe durumlar oldukça değişir. Ve sonu tahminlerimden çok farklı biter. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Açıkçası Stefan Zweig'i çok sevsem de ve kitabın yarısına kadarını ilgiyle okusam da beni çok rahatsız eden bir durum oldu. Olaylar aniden değişiyor ve pedofili bir olay araya giriyor. Ve burada şahsen kitaptan soğudum. Arada çok mantık göremedim, çünkü hayatını değiştiren küçük bir kız çocuğu var ve önce kız kardeşiyle karşılaştırırken daha sonra ilgi duyması garip geldi bana ve biraz tiksindirdi. Bu içerik nedeniyle kesinlikle çocukların okumaması gereken bir kitap. Yine de belki de yazarın okuyucu da uyandırmak istediği his zaten buydu? Bilemeyiz...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Akıcı bir dille yazılmış, Tanrısal bakış açısıyla yazılıyor ve tek bir karakterin hislerini okuyoruz. Çoğu zaman gayet başarılı olsa da bir önceki paragrafta bahsetmiş olduğum gibi mantıksız gelen kısım oldu ve kitabın bendeki etkisi çoğunlukla kayboldu . Daha kaliteli, ilgi çekici bitebilirdi bence. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Büyüklerin okuması gereken bir kitap. Stefan Zweig okumadıysanız önceden bu kitabı başta önermem. Daha iyi kitapları var. Satranç, Karışık Duygular gibi. Kitaba puanım 7/10.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">Alıntılar</h1><blockquote><p style="text-align: left;">Sigara kullanmayanların nesli tükenmek üzere.</p></blockquote><p style="text-align: right;"><i>Syf: 8</i></p><blockquote><p>Hüzünle sevinç, umutla düş kırıklığı sürekli iç içeydi; belirsiz bir duygu ama daima yabancı olmak ve alışamamak...</p><div style="text-align: right;"><span style="text-align: left;"><i>Syf: 11 </i></span></div></blockquote><blockquote><p style="text-align: left;">Yaşamın elverişsiz ve zayıf olan her şeyi yok ettiğini öğrenmemiş miydi? Yaşam ona da eşit davranır ve onu sakınmazdı.</p></blockquote><p style="text-align: right;"><span style="font-size: x-small;"><i>Syf: 47</i></span> </p><p style="text-align: right;"><span style="text-align: left;"> </span></p><p style="text-align: left;">***</p><p style="text-align: left;">Instagram: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Kitap%20%C4%B0ncelemeleri%20%26%20%C3%96nerileri?max-results=6">Tüm kitap incelemeleri ve önerilerimi görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Stefan%20Zweig">Stefan Zweig'le ilgili paylaştığım tüm gönderileri görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm gönderilerimi görün</a></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-82735967159935123182023-11-06T22:33:00.005+03:002023-11-06T22:51:56.937+03:00Çoğu İnsanın Bayılıp Benim Hiç Sevmediğim Şeyler<p>Ruhsal sağlıkla ilgili yazdığım gönderiyi bu sabah tüm mutluluğum ve enerjimle sildim. Düşündüm de, her şey ben de bitiyor ve olabildiğince pozitif olmaya devam. Okuyanlar varsa bilir, son zamanlarda çok ciddi bir bunalımdaydım ve öfke krizleri geçiriyordum. Erkek arkadaşım bana bu süreçte en çok önerdiği şey spor salonuna gitmem gerektiği oldu. Ve bu da bu yazıyı yazma fikrini aklıma soktu. Lütfen siz de yorumlarda çoğu insanın sevip sizin sevmediğiz şeylerden bahsedin!</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOgvt5nKA1Pqm38XdFksm6bZoXM8edq3TId1CPJ_n9OOihNCc-QmT1cGLY6JRIVo2qRp62oAOymIbm3_kGe622rppkhD-v09b4nS_CU_PZIDsqHWtks3N_eYmNbncsL5JiO4LnqeM0UcZ3YtgjuzOct-UOD5grX-KFYQfeRyLSLK5Ly1XB6545QkXcwdvY/s1258/Eflatunpinar%20Hitite%20Monument.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="805" data-original-width="1258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOgvt5nKA1Pqm38XdFksm6bZoXM8edq3TId1CPJ_n9OOihNCc-QmT1cGLY6JRIVo2qRp62oAOymIbm3_kGe622rppkhD-v09b4nS_CU_PZIDsqHWtks3N_eYmNbncsL5JiO4LnqeM0UcZ3YtgjuzOct-UOD5grX-KFYQfeRyLSLK5Ly1XB6545QkXcwdvY/s16000/Eflatunpinar%20Hitite%20Monument.jpg" /></a></div><p><br /></p><h1 style="text-align: center;">1. Spor</h1><p style="text-align: left;">Evet, sporu sevmiyorum. Hiçbirini. Futbolunu, tenisini. Toptan da nefret ederim. Hatırlarım da beden derslerinde zorla öğretmenimiz beni bir oyuna kattığında toptan kaçardım genelde. Bununla ilgili tek ilgim ülkemizin katıldığı önemli etkinlikler olur. Olimpiyatlar, Dünya Kupaları gibi. Ama onlarda da başına geçip çoğumuzun yaptığı gibi "yürüüüü beee, oleeey, birkaç argo kelime..."heyecan duymamamın yanı sıra başından sonuna kadar da izleyemem. İlgimi çekmiyor. </p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Ayrıca sevgili erkek arkadaşım spor salonuna gitmekten oldukça haz aldığı için benim de tüm yaşadığım, yaşıyor olduğum, yaşayacak olduğum stresleri ya da psikolojik sorunları oraya giderek halledebilirim sanıyor ama zerre kadar ilgi duymuyorum. Eğer gidersem sadece sağlık açısından önemini bildiğim için gideceğim ve evet, önceden bir süre gittim ve en azından psikolojik olarak çok desteğini göremedim.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglScCdcB4jawG0y4qRa1v9VcMJrkqJda_YeO2gciCyRYhI7V2_9Bkm_8oB3sxPQ7VJ8be3z3k6iXx1K3mwlTONNUn9K82BlQ7Ndl04EbspmkGOi9w0NRDn6bWWTnLvEA_xXhPpfTHJH3gXuZv8YO8QWu89sXj7xR3fA1gnIxNrZdaD27kVLGzRuxaps3PN/s2048/IMG_20210902_130207-01.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglScCdcB4jawG0y4qRa1v9VcMJrkqJda_YeO2gciCyRYhI7V2_9Bkm_8oB3sxPQ7VJ8be3z3k6iXx1K3mwlTONNUn9K82BlQ7Ndl04EbspmkGOi9w0NRDn6bWWTnLvEA_xXhPpfTHJH3gXuZv8YO8QWu89sXj7xR3fA1gnIxNrZdaD27kVLGzRuxaps3PN/s16000/IMG_20210902_130207-01.jpg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: center;">2. Yaz</h1><p style="text-align: left;">Etrafımda yazı sevmeyen bir insanoğlu bulunmuyor. Aslında beni bayadır takip ettiyseniz yazı hiç mi hiç sevmediğimi bilirsiniz. Sadece denize girmek için seviyorum derdim ama artık hafif soğudu mu sonbaharın başlarında girmek bile daha mantıklı geliyor. Sıcakları, güneşin altında durmayı, klimasız evde durmak falan hepsi öyle bunaltıyor ki bazen depresyona bile sokuyor. Benim mevsimim kış. Kar, soğuklar, kasvetli hava, bol yağmur ruhumu dinlendiriyor, yaşadığımı hissettiriyor resmen.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><h1 style="text-align: center;">3. Televizyon</h1><blockquote><p style="text-align: left;">Televizyonu kitaplığından büyük olan birine asla güvenmeyin.</p></blockquote><p>Bu sözü sanırım Emma Watson'dan duymuştum ve duyduğum en mantıklı sözlerden biriydi. Şimdi televizyon değil aslında tabii ki sevmediğim. İçindekiler. Sevdiğim Türk dizisi pek olmuyor, çoğu kaliteli gelmiyor, sabah programları ilgimi çekmiyor. Haberleri internetten takip ediyorum. Kaliteli dizi bulursam bilgisayar üzerinden izliyorum. </p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo9-ydeU2Fn0BX25KzGRA0RBb5p7gF2s9LY_2QxKTxC1dgkYzTzieLmDQ1CB9iIEg2cFE3S4VY9C8EzGY7KSX3-ok4eAtLCtxXCh1I7WhcTo5rzrDrGdQ2Fbypb16NKfTCznLWpmDj5d29WqJ0rvjiMs6eIQ1f1RHtWB3GEoyJt6O4Hld1kyajD7iTRHvJ/s1600/IMG_20200827_125952-01-01-01%20(1).jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="709" data-original-width="1600" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo9-ydeU2Fn0BX25KzGRA0RBb5p7gF2s9LY_2QxKTxC1dgkYzTzieLmDQ1CB9iIEg2cFE3S4VY9C8EzGY7KSX3-ok4eAtLCtxXCh1I7WhcTo5rzrDrGdQ2Fbypb16NKfTCznLWpmDj5d29WqJ0rvjiMs6eIQ1f1RHtWB3GEoyJt6O4Hld1kyajD7iTRHvJ/s16000/IMG_20200827_125952-01-01-01%20(1).jpg" /></a></div><br /><h1 style="text-align: center;">4. Havuz</h1><p style="text-align: left;">Eskiden olsa bunun nedenine özellikle sağlık derdim ama şimdi gelişmiş sistemler sayesinde havuzlar temiz kalabiliyor ve kontrol edebiliyorsunuz. Fakat ben kısıtlı büyüklükte ve birçok insanın çok yakın olduğu yerlerde pek giremem. Sadece çok çok az insan varsa girebilirim. Yine de denizden aldığım hazzı alamıyorum. Denizde genelde ben çok uzaklara açılırım. Hatta keşfe bile çıkabilirim. Denizin üzerinde sırt üstü uzanmamla havuzda uzanmam aynı hissettirmiyor. Denizin yumuşaklığı havuzda yok. Bir de gözlüğümle denizin içinde balıklara bakmak isterim, havuzda bir anlamı yok tabii içine bakmanın. 👀</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpUgFyg0EoAIEqTef9KSwYSSlv0k8YAJ43YkcsR7-PnC-Jtoqg9ddADi8GVpDOoK-iQG-lhwN6g_O9Ao0hIpfy_-VYme34IRdvp0az3dtfBWnuaZiunVsORV3qKriYGDSoGZEQ_9Q8OoP9IVNmLzTEE9X0hyphenhyphenSeImHo52NtYf3cpufsVnZuzbdEkaHu082C/s1760/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-06%20saat%2022.26.02_5681e274.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1760" data-original-width="1079" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpUgFyg0EoAIEqTef9KSwYSSlv0k8YAJ43YkcsR7-PnC-Jtoqg9ddADi8GVpDOoK-iQG-lhwN6g_O9Ao0hIpfy_-VYme34IRdvp0az3dtfBWnuaZiunVsORV3qKriYGDSoGZEQ_9Q8OoP9IVNmLzTEE9X0hyphenhyphenSeImHo52NtYf3cpufsVnZuzbdEkaHu082C/s16000/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-06%20saat%2022.26.02_5681e274.jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Benim aklıma gelenler ve en farklı diyebileceğim şeyler bunlar. Siz ne düşünüyorsunuz? Katıldıklarınız var mı aralarından? Ya da sizin çoğu insandan farklı beğeniniz neler?</p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-1879630127790122030.post-81859111697470315612023-10-25T12:13:00.003+03:002023-10-25T12:13:25.030+03:00Minator'un Yemeği | Atina ve Girit Efsanaleri I<p>Atina ve Girit efsanelerine devam ediyoruz. İlk kısmı okumanız gerekmektedir: <a href="https://www.kayipfisilti.com/2023/09/girit-ve-atina-efsaneleri-i-minos.html" style="font-style: italic;">Girit ve Atina Efsanaleri I: Minos, Theseus ve Minotor</a>. Tüm mitolojik yazılarıma şuradan ulaşabilirsiniz: <a href="https://www.kayipfisilti.com/p/tum-mitler.html">Mitoloji</a></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8SauDddzDynQ7BxO2ZVBEFxfC7v0rvLg9O70y5wsvkRUVnFglpXhPsJQm87Qrb5sdcjHTDvpku-gl6Ao1NO13zMh7xyjmNqHYTGJVu4K2UiGrblSxjSMFg9SJ-AT4yKLLzdhfdqAFu0arDFmYOC0UImn_82eMSY7m6lGNLTU8raDjPLczcNB5UcYC3ws9/s1080/greek-creation-myths-birth-of-venus-battle-giants.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="621" data-original-width="1080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8SauDddzDynQ7BxO2ZVBEFxfC7v0rvLg9O70y5wsvkRUVnFglpXhPsJQm87Qrb5sdcjHTDvpku-gl6Ao1NO13zMh7xyjmNqHYTGJVu4K2UiGrblSxjSMFg9SJ-AT4yKLLzdhfdqAFu0arDFmYOC0UImn_82eMSY7m6lGNLTU8raDjPLczcNB5UcYC3ws9/s16000/greek-creation-myths-birth-of-venus-battle-giants.jpg" /></a></div><br /><h2 style="text-align: center;"><br /></h2><h2 style="text-align: center;">Minos, Atina ve Megara'ya saldırır ve Atinalıların gençlerini Minotor'a yem eder...</h2><div><br /></div><p style="text-align: left;">Minotor, düzenli aralıklarla Atina'dan gelen gençler ve kadınlarla besleniyordu. Atinalılar, Minos tarafından cezalandırılıyorlardı çünkü Minos'un oğlu Androgeus'un ölümünden sorumluydular. Çağının en iyi sporcularından olan Androgeous, Panathenaic Oyunları'nda yarışmak için Atina'ya seyehat etmiş ve ardından tartışmalı koşullarda ölmüştür. Genellikle her etkinlikte kazanan olduğu için kıskançlık uyandırmıştır. Bu yüzden kıskanç rakipleri, Androgeos Laious'un cenaze oyunlarına katılmak üzere Thebai'ye giderken onu pusuya düşürüp öldürdüler. <i>Bir başka anlatıya göre ise</i> Atina kralı Aigeus, devlet nedenleri ile onu korkusundan Marathon'un vahşi boğasıyla yüzleşmeye gönderdiğidir. Çünkü bu genç Giritli'nin, Aigeus'un düşmanlarından olan Pallas'ın oğullarıyla bir komplo içinde olduğundan endişeliydi. Oğlunun kaderini öğrenen Minos hemen Atinalılara savaş açar.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Atina'ya saldırıyı başlatmadan önce, Minos komşu Megara'ya kuşatma düzenledi. Şehir o zamanlar Atina ile yakın bağlantılara sahipti çünkü o dönemde Atina kralının kardeşi olan Pandion'un oğlu Nisos'un yönetimi altındaydı; ve bazı kaynaklara göre Megara sporcularının, Atinalılarla birleşerek Minos'un oğlunu öldürmek için özel bir nedeni olduğunu yazmaktadır.Nisos oldukça tehlikeli bir rakipti çünkü saçında mor büyülü bir saç teli bulunuyordu ve bu tel onu yenilmez kılıyor, şehrini güvende kılıyordu. Fakat bu sorun Nisos'un kızı Skylla'nın Minos'a aşık olması sonucunda babası uyurken o saçını koparmasıyla çözülmüştü. Skylla, Minos'a şehri ele geçirmesinde yardım ederek onun aşkını kazanacağını düşünse de ters tepmişti. Çünkü Minos onun ihanetini o kadar itibarsız buldu ki onu gemisinin arkasına bağlayıp, boğulana kadar denizde sürükledi.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMaStWYE9YLcJtp3t4bvnn-s4iKAIuAQW6LEJ1s8sZU13k-SngeMW-QIo9sShc7WTMNEPvu7rxO93AOCEIMlOR4Mv3Q0Il5LqLONjinUTFEmN6UUQe6LwxHQ6xOCgLmp8PHwFUsWnwNd2uGMUmJZypXTJRr9lMUIoSAA4fnjIEGmaBEAEiTBz7P0Yfqku0/s1024/Master%20of%20the%20Campana%20Cassoni%20-%20The%20Defeat%20of%20Athens%20by%20Minos%20King%20of%20Crete%20from%20the%20Story%20of%20Theseus%20%20-%20(MeisterDrucke-158778).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="383" data-original-width="1024" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMaStWYE9YLcJtp3t4bvnn-s4iKAIuAQW6LEJ1s8sZU13k-SngeMW-QIo9sShc7WTMNEPvu7rxO93AOCEIMlOR4Mv3Q0Il5LqLONjinUTFEmN6UUQe6LwxHQ6xOCgLmp8PHwFUsWnwNd2uGMUmJZypXTJRr9lMUIoSAA4fnjIEGmaBEAEiTBz7P0Yfqku0/s16000/Master%20of%20the%20Campana%20Cassoni%20-%20The%20Defeat%20of%20Athens%20by%20Minos%20King%20of%20Crete%20from%20the%20Story%20of%20Theseus%20%20-%20(MeisterDrucke-158778).jpg" /></a></div><br /><p style="text-align: left;">Not: Skylla efsanesi Helenistik ve Roma dönemlerinde çok popülerdi ve ölüm hikayesiyle ilgili birçok farklı anlatım bulunuyor. En çok bilineni ve kabul edileni onun mitolojik bir kuşa dönüştüğüdür.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">Atina'yla savaş oldukça uzun sürmüştü, Minos'un sabrının taşıp babası Zeus'a yardım için dua edene kadar. Zeus ise bu duaya karşılık vererek Atinalıları kıtlık ve veba ile cezalandırdı. Sonrasında Atinalılar bu sorunlardan kurtulmak için Delfi kainine* danıştılar. Delfi kahini ise onlara Minos'u bir anlaşmayla tatmin etmeleri gerektiğini tavsiye etti. Ve sonunda Minos ile yapılan anlaşmaya göre her yıl Minator'un açlığını doyurması için yedi genç erkek ve yedi genç kız göndermeleri gerekiyordu. Minator yaşadığı sürece...</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">***</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">*<b>Delfi Kahini (Vikipedi tanımı): </b>Pythia, Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın baş rahibesinin adıydı. Özellikle onun kahini olarak hizmet etti ve Delphi'nin Kahini olarak biliniyordu. Onun unvanı aynı zamanda tarihsel olarak İngilizcede Pythoness olarak da anılmıştır. Pythia adı, efsanelerde Delphi'nin orijinal adı olan Pytho'dan türetilmiştir.</p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;">IG: <a href="https://www.instagram.com/kayipfisilti">@kayipfisilti</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/p/tum-mitler.html">Yunan mitolojisi ve mitolojiye dair tüm yazılarımı görün</a></p><p style="text-align: left;"><a href="https://www.kayipfisilti.com/search/label/Edebiyat?max-results=6">Edebiyata dair tüm yazılarımı görün</a></p><p style="text-align: left;"><br /></p><p style="text-align: left;"><span style="font-size: xx-small;">Kaynaklar: İkinci resim: <a href="https://www.meisterdrucke.ie/">MeisterDrucke</a></span></p>Zeynep C.http://www.blogger.com/profile/08724095855593162244noreply@blogger.com2