Spoiler (kitap hakkında detaylı bilgi) içermez.
Ah, neden bunu her senenin başında kendime yapıyorum ki! Geçen sene de aynı bu tarz kitapla giriş yapmıştım yeni yıla. Halbuki ben sadece kitapçıya giriyor, polisiye kısmına gidiyor ve rastgele bir kitap alıyorum genelde ve normal her zaman okuduklarım gibi sürükleyici, heyecanlı ve eğlence-üzüntü dengesini koruyan kitaplardan olmasını umut ediyorum (tabii sadece bu iki unsur değil; ben polisiye kitaplarda özellikle tarihi bilgi verilmesini ya da başka konular hakkında, teknoloji vs, çok seviyorum). Fakat baştan sona psikolojik gerilim, boğucu ve üzücü kitaplar çıkıyor. Tıpkı geçen senenin başında Stephen King'den okuduğum Dolores Claiborne kitabı gibi beni sonunda yine sinirden ağlatan bir kitap oldu. Konuları da birbirine benzer olmasına şaşırdım. Sanırım diğer senenin başında okuyacağım ilk kitabın içeriğine iyice bakacağım.

Jane Casey'nin "Ölümün Soğuk Sesi" adlı romanı, ilk olarak 2010 yılında yayımlanan ve yazarın ilk eseri olma özelliğini taşıyan bir psikolojik gerilim ve suç kitabıdır. Kitap, Türkçeye Ayça Sağlam tarafından çevrilmiş ve 2014 yılında Olimpos Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Kitap 413 sayfadan oluşuyor. Arka kapağı:
Romanın başkahramanı Sarah Finch, çocukken ağabeyi Charlie'nin gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasıyla sarsılmıştır. Yıllar sonra öğretmen olan Sarah, öğrencisi Jenny Shepherd'ın kaybolması ve cesedinin bulunmasıyla geçmişindeki travmaları yeniden yaşar. Sarah, bu trajik olayın içine çekildikçe, hem kendi geçmişiyle yüzleşir hem de polis soruşturmasının odağı haline gelir.
Yazarın ilk kitabı bu dediğim gibi. Şöyle bir şey oldu. İlk yarısında sıkıntıdan ölecektim. Yazarımız bugünle geçmiş arasında gidip geliyor ama hiçbir olay olmuyor, geçmişi anlattığı yerler genelde tekrar ediyor ve aynı şeyler üzerinde duruyor. Ayrıca çok fazla klişelere rastlıyordum. Kitabın yarısında neredeyse bırakacaktım ama bir şeyler beni okumaya itti ve yarısından sonra kitapta ciddi bir U dönüşü yaşadım. Birden olaylar alevlendi, hiç beklenmedik şeyler oldu ve kitabı elimden bırakamadım. İlk defa böyle hissettiren bir kitaptı benim için.
Yarısından sonra kitap, duygusal iniş çıkışa sürüklerken, kendimi Sarah’ın yerine koymaya zorladı. Sarah’ın yaşadığı belirsizlik ve kendine duyduğu güvensizlik, bende de benzer bir tedirginlik ve empati duygusu yarattı. Belirsizliğin verdiği gerilim ve trajik geçmişin yarattığı melankoli, hikayeye duygusal bir yoğunluk katıyordu.
Kitabın modunu, karanlık bir gerilim, derin melankoli ve psikolojik bir yoğunluk olarak tanımlayabilirim. Kitap, kayıp ve suç temalarının yanı sıra, geçmişin ağır yükünün bir bireyin yaşamına nasıl sızdığını ve onu şekillendirdiğini gösteriyor. Bu nedenle, romanın modu boyunca baskın olan duygu, hem fiziksel hem de duygusal bir belirsizlik ve rahatsızlık hissiydi.
Kitabı okumalı mısınız? Psikolojik gerilim seviyorsanız, evet.
0 comments