Türk mitolojisine giriş kısmında bahsettiğim üç katlı evreni daha detaylı bir şekilde ele alacağız şimdi.
Türk mitolojisine ait tüm yazıları görmek için: Türk Mitolojisi
Mitolojiye ait tüm yazılarımı görmek için: Mitoloji
Üç Katlı Evren
Mitoloji, bir milletin dünyayı nasıl algıladığını, doğayı, yaşamı ve ölümü nasıl yorumladığını gösteren güçlü bir aynadır. Türk mitolojisi de bu aynada oldukça etkileyici bir tablo sunuyor. Göçebe yaşamın, doğa ile iç içe olmanın ve atalara duyulan saygının izlerini taşıyan bu kadim inanç sisteminde evren, üç katmandan oluşan kozmik bir yapı olarak düşünülür: Üst Dünya, Orta Dünya ve Yer Altı.
Bu üçlü yapı yalnızca mekansal değil aynı zamanda manevi bir düzenin, ahlaki değerlerin ve doğal döngülerin bir yansımasıdır. Her katman kendi varlıklarıyla, tanrılarıyla ve işlevleriyle kutsal bir denge içindedir.
1. Üst Dünya (Gök Katları – Tanrıların ve Işığın Dünyası)
Üst Dünya, evrenin en yüce katmanıdır. Işık, gökyüzü, gök cisimleri, tanrılar ve kutlu ruhlar burada yaşar. Bu katman, genellikle çok katlı bir gökyüzü olarak tasvir edilir. Türk mitolojisinde göğün yedi, dokuz ya da on yedi kat olduğu anlatılır. Her bir kat, farklı bir ruhsal ya da tanrısal varlığa ev sahipliği yapar.
En üst katmanda, Türk mitolojisinin en yüce varlığı olan Gök Tanrı (Tengri) yer alır. Gök Tanrı, evrenin yaratıcısı, düzenin sağlayıcısıdır. O sadece bir tanrı değil aynı zamanda doğrudan kutsal güç (kut) kaynağıdır. Kağanların, hükümdarların meşruiyeti de bu kutsallıktan gelir.
Üst Dünya aynı zamanda ölülerin ruhlarının gidebileceği cennet gibi düşünülür ancak bu ayrıcalık, sadece erdemli ve kut sahibi ruhlara aittir.
2. Orta Dünya (Yeryüzü – İnsanların ve Doğanın Dünyası)
Orta Dünya, biz insanların yaşadığı yerdir. Dağlar, ırmaklar, ormanlar, hayvanlar, insanlar ve ruhlar bu katmanda bulunur. Bu dünya, diğer iki katman arasında bir denge alanıdır.
Türk mitolojisinde doğa unsurları canlı kabul edilir. Dağların ruhu vardır (dağ ecesi), ırmaklar kutsaldır, ağaçlar bazen ata ruhlarının konakladığı yerler olarak görülür. Şamanlar, bu dünyada hem fiziksel hem de ruhsal yolculuklar yaparak Üst Dünya ve Yer Altı arasında geçiş sağlayan aracılardır.
Orta Dünya'nın merkezinde “Dünya Ağacı” (Yaşam Ağacı - Bii Tala) yer alır. Bu kutsal ağaç, gök ile yer, canlılar ile ruhlar arasında bir köprü işlevi görür. Kökleri Yer Altı'na, gövdesi Orta Dünya'ya, dalları ise Üst Dünya'ya uzanır. Bu ağacın detaylarını bir sonraki gönderimde vereceğim.
3. Yer Altı Dünyası (Karanlıklar ve Ölümün Katı)
Yer Altı, karanlık, soğuk ve ölümle ilişkilendirilen bir mekandır. Ancak burası sadece "kötülüğün" değil aynı zamanda ölümden sonraki hayatın, bazı doğa ruhlarının ve denge unsurlarının da bulunduğu bir katmandır. Yer Altı, korkulan ama bir o kadar da saygı duyulan bir alandır.
Bu katmanın en bilinen varlıklarından biri Erlik Handır. Erlik, yer altı dünyasının efendisidir. Genellikle şeytani bir figür gibi düşünülse de, aslında işlevsel bir tanrıdır. Ölüm, hastalık, karanlık, azap onun kontrolündedir. İnsanları kötülüğe sürükleyebilir ancak bu onun tamamen kötü olduğu anlamına gelmez. O, evrensel dengenin karşıt ama gerekli bir parçasıdır.
Yer Altı dünyası da katmanlara ayrılır ve bazı anlatılarda dokuz katlı olduğu söylenir. Ölümden sonra ruhların buraya gidip yargılandığı, arınma süreçlerinden geçtiği anlatılıyor.
Kısacası; Türk mitolojisindeki bu üç katlı evren tasarımı, evrensel dengenin ve sürekli dönüşümün bir ifadesidir. Her katmanın bir görevi, bir anlamı ve birbirini tamamlayan bir yönü vardır. Üst Dünya'nın ışığı olmadan Orta Dünya eksik kalır; Orta Dünya'nın canlılığı olmadan Üst Dünya'nın düzeni hissedilmez; Yer Altı'nın karanlığı olmadan ise ölüm, yeniden doğuş ve arınma mümkün değildir. Bu kozmik bakış açısı, insanın doğayla, ruhlarla ve evrenle bir bütün olduğuna dair derin bir inancı yansıtır.
0 Yorum