Yeni Yıla On Gün isimli kısa öykümün devamı... Önceki bölümler ve diğer öykülerimi görmek için: Kısa Hikayelerim
Yeni Yıla On Gün Kala
⛄Sekiz Gün⛄
Ertesi sabah, Melike Balat’a erkenden gitmeye karar verdi. Sıkılmıştı evden, erken gidecek öğlene kadar bir kafede çalışacaktı. Hava bulutluydu, gri tonların hâkim olduğu şehir, renkli Balat sokaklarını bile hafifçe esen rüzgârla kasvetli bir hale döndürmüştü. Dar sokakların kıvrımlarında yürürken, tarihin solmuş yüzleri ona bakıyormuş gibi hissediyordu. Sabahın erken saatlerinde açık bir yer bulmak zor olmamıştı, küçük bir kafeye girip cam kenarındaki masaya oturdu. Kahvaltı tabağı söyledi kendine, yanına da bir bardak çay ve laptopunu açarak çalışmaya koyuldu. Sabahın sessizliğinde klavyenin sesi, caddeden geçen arabaların gürültüsüyle karışıyordu. Ara sıra gelen kahve kokusu, hafif bir huzur veriyordu ama aklı hep mektuptaydı. Öğlene doğru çantasını toparladı, telefonunu eline alıp Sevim teyzenin evini aradı.
Sevim teyzenin yeni evi, tam bir eski İstanbul eviydi. Ahşap çerçeveli pencereleri, zamana direnmeye çalışan koyu yeşil panjurlarla çevriliydi. Binanın dış cephesi, solmuş sarı renkteydi ve duvarlarında zamanın bıraktığı çatlaklar vardı. Dar bir avlusu vardı; içeri girince çiçeklerle dolu büyük bir saksı göze çarpıyordu. Merdivenlerden yukarı çıkarken, demir korkuluklara asılmış kurutulmuş portakal dilimlerini fark etti. Kapıyı çaldığında, Sevim teyze her zamanki sıcak gülümsemesiyle kapıyı açtı ve Melike’yi içeri buyur etti. Salon, yıllar öncesinden bildiği gibi antika eşyalar ve ince işlenmiş dantellerle döşenmişti. Sevim teyze her zaman nostaljik bir ruha sahipti.
Sevim teyze çaydanlığı ocağa koyarken başını hafifçe Melike’ye çevirdi. “Anlat bakalım, kızım. Neler yapıyorsun bu aralar?” dedi, gözlerinde meraklı bir ışıkla.
Melike sandalyeye oturdu, ellerini masanın üzerine koyarak gülümsedi. “Ah Sevim teyze, anlatacak çok şey var aslında ama nereden başlasam bilemiyorum.”
Sevim teyze gülerek elini salladı. “En iyisi kalbinden geçen yerden başla. Eskiden bana her şeyini anlatırdın, unuttun mu?”
Melike başını iki yana salladı. “Unutur muyum hiç! Ama eskisi gibi uzun uzun sohbet etmeyeli de epey oldu, fark ettim. İş güç derken hayat öyle bir akıyor ki, bazen zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.”
Sevim teyze çay bardaklarını masaya bırakırken hüzünlü bir şekilde başını salladı. “Hayat öyle kızım, bir bakmışsın yıllar geçmiş. Ama önemli olan sevdiklerini ihmal etmemek.”
Melike bardağını alıp bir yudum aldı, ardından iç geçirdi. “İşte bu yüzden buradayım Sevim teyze. Hem seni özledim hem de…” Duraksadı, elini çantasına götürdü. “Sana göstermek istediğim bir şey var.”
Sevim teyze merakla eğildi. “Neymiş bakalım?”
Melike cebinden mektuptan çıkan fotoğrafı çıkardı ve Sevim teyzeye uzattı. “Bu adamı tanıyor musun?” diye sordu merakla. Sevim teyze fotoğrafa dikkatlice baktı, sonra gözleri hafifçe kısıldı. Melike, onun eski anıları yoklamaya çalıştığını fark etti. Ancak beklediği tepki gelmedi. Sevim teyze şaşkınca başını iki yana salladı. “Anneni çok iyi bilirim,” dedi yavaşça. “Ama bu adam... Hiç hatırlamıyorum.” Melike'nin içinde bir huzursuzluk dalgası yükseldi. Sevim teyzenin hafızası genellikle çok iyiydi; üstelik annesiyle yıllarca dostluk etmişti. Onun yanındaki birini tanımaması, işin içinde daha büyük bir gizem olduğunu gösteriyordu.
Sevim teyze, fotoğrafı hâlâ elinde tutarken derin bir nefes aldı. Gözleri bir anlığına uzaklara daldı, sonra yüzüne hafif bir gölge düştü. “Ama garip bir şey oldu,” diye mırıldandı. Melike kaşlarını hafifçe çattı, bir şeyler anlatacağını hissediyordu. Sevim teyze elini boynuna götürdü, sanki bir huzursuzluğu bastırmaya çalışıyormuş gibi. “Birkaç gündür ev telefonu çalıyor ama açtığımda ses yok. Ne bir nefes sesi duyuyorum ne de bir tıkırtı. Sadece derin bir sessizlik… Sonra da kapanıyor.”
Melike’nin içinde ince bir ürperti dolaştı. Sevim teyzenin sesindeki huzursuzluk gözlerinden de okunuyordu. Yaşlı kadının yüzündeki endişe derinleşmişti, dudakları arasına yerleşen ince çizgiler daha da belirginleşmişti sanki. “Başta yanlış aramadır ya da çocuklar dalga geçiyor belki de dedim ama bir değil, iki değil. Üç gündür aynı şey,” diye devam etti Sevim teyze, parmaklarını bardaktaki buğulu camın üzerinde gezdirirken. “İlk başta önemsemedim ama dün gece telefon çaldığında, içimi tuhaf bir korku kapladı. Artık yaşlı ve yalnız bir kadınım sonuçta. Açmak istemedim ama dayanamadım. Yine sessizlik… Sanki biri orada duruyor, ama konuşmuyor.”
Melike'nin içindeki huzursuzluk daha da arttı. Elindeki fotoğrafa bir kez daha baktı, annesinin geçmişinden gelen bu bilinmez adam ve son günlerde yaşadığı bu garip olaylar arasında bir bağlantı olup olmadığını düşünmeden edemedi.
Melike, çay bardağını yerine bırakıp Sevim teyzeye döndü. “Peki, kim olabilir ki? Eski bir tanıdık mı, yanlış arama mı?” diye sordu, sesi merakla karışık bir endişe taşıyordu.
Sevim teyze başını hafifçe iki yana salladı. “Bilmiyorum kızım. Ama içimde tuhaf bir his var. Sanki biri beni yokluyor, beni hatırlatmaya çalışıyor gibi...”
Melike, yaşlı kadının yüzündeki belirsiz ifadeyi izledi. Sevim teyze her zaman güçlü bir kadındı, ama belli ki bu durum onu huzursuz etmişti.
“Polise haber vermeyi düşündün mü?” diye sordu Melike, hafifçe öne eğilerek.
Sevim teyze iç geçirdi. “Ne diyeceğim polise? Telefonum çalıyor ama ses yok mu diyeceğim? Dalga geçerler benimle.”
Melike bir an düşündü, sonra yumuşak bir sesle konuştu. “Peki, bu gece seninle kalayım mı? Belki yine çalar, birlikte bakarız.”
Sevim teyze, Melike’ye minnetle baktı. “Ah, kızım… Seni de huzursuz etmek istemem ama sanırım yalnız kalmak istemiyorum bir süre.”
Melike gülümseyerek elini yaşlı kadının elinin üzerine koydu. “O zaman karar verdik. Bugün buradayım.”
Sevim teyze hafifçe başını salladı, gözlerindeki gerginlik yerini kısa bir rahatlamaya bıraktı. Ama ikisi de gece çalacak olan telefondan habersizdiler. Cevaplarını bulmak o kadar da kolay olmayacaktı...
DEVAMI GELECEK...
ayyy telefon çalacak tabiii :) gizem ne bakalım anlarız zamanla :)
YanıtlaSil:))
SilArada bir bağlantı var gibi ama nasıl :) Yine merakta bırakan bir son, beklemedeyim. Kalemine sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilAhh ben bu hikayenin önceki bölümünü çok net hatırlıyorum. Devamını da bekledim açıkçası. :)
YanıtlaSilTelefonum öyle çalıp çalıp arayanın sessiz kalması, sanırım beni paranoyak yapardı. :)
Bakalım, Melike gizemli arayanı tespit edebilecek mi, merakla bekliyorum sonraki bölümü Zeynep Hanım.
Hikaye enfes gidiyor. Aklınız dert görmesin. Çok teşekkür ediyorum kıymetli paylaşımınıza.
Evet, insan rahatsız olurdu gerçekten. Teşekkür ederim yorumunuz için. :)
Sil