Matruşka (ve yine Çiçekler...)

Güller açmış her yerde; pembe, kırmızı, beyaz… Renk renk, kat kat. Kendi apartmanımızın minnacık bahçesi küçük bir çayıra dönmüş sanki. Sokağımızda bulunan tüm apartmanların bahçeleri de öyle! Sokakta yürürken kendimi cennette gibi hissettim resmen. Eh güneşli bir gün. Çiçeklerin en güzel halleriyle yüzünü gösterdiği, toprağın kokusunun havaya karıştığı bir zaman...



Güllerin arasında bahçede oturduk teyzemle. Sessiz bir huzur var havada. Rüzgar hafif hafif esiyor, çiçeklerin yapraklarını okşuyor. Yanımda sevdiğim birinin varlığı, o anı daha da güzelleştiren ve en özel çiçek gibiydi. 



Bu bahçenin içinde bulunan ve ben seviyorum diye mor rengine boyanmış, çocukluğumdan beri hayalini kurduğum tek katlı evin içine giriyorum ve masanın üzerinde matruşka görüyorum. Çocukken en çok ilgimi çeken şeylerden biriydi bu minik bebekler. Her açıldığında içinden bir yenisi çıkan, sanki sonu gelmeyecekmiş gibi bir heyecanla açtığım... Bir keresinde, normalde en küçüğü olması gerekenin -yani genelde beş bebek olurdu iç içe- içinden bir tane daha çıkmıştı. O an aklıma geldi aniden bu matruşkayı görünce. Küçücük bir detay ama içimde kocaman bir hayranlık uyandırmıştı çocukken. Hatta “Acaba onun içinden de çıkar mı?” diye merakıma yenilip matruşkayı zorlamış, neredeyse kıracak hale gelmiştim. Aynısını yine yapmayayım mı şimdi! 😹



Bazen bir çiçek kokusuna, bazen bir oyuncağa saklanıyor geçmiş. Güller açtıkça hatıralar da açıldı bende. Bu yüzden o günü unutmak istemedim. Birkaç kare sakladım kendime, belki siz de bakarken çocukluğunuza dair bir şeyler hatırlarsınız!... 


Daha fazla resim (resimlerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz!):



1 Yorum

  1. İçimi açan bir yazı oldu <3 Zaten çektiğin fotoğrafları ve bakış açını çok seviyorum. Gülleri de çok severim. Anneannemin de gülleri vardır, bana onu hatırlatır. Matruşka ve onunla anın da ne tatlıymış. :)

    YanıtlaSil