Ölüyü Kıpırdatan Şey - T. Kingfisher

Merhabalar! Bu senenin ilk korku kitabını da okumuş bulunuyorum. Gece saat iki... Perdemin arkasından sanki biri sarı ışık tutuyormuş gibi hisse kapılıyorum. Gidip perdeyi çekiyorum. Her yer bembeyaz olmuş, lapa lapa kar yağıyor İstanbul'a... Sanki gündüz gibi aydınlık. Evet diyorum, bu kitabı okumanın tam zamanı! Gerçekten kendimi çok huzurlu hissettiğim bir geceydi benim için. Dışarıda kasvetli, gizemli ve yine de insanın içini sıcacık yapan bir hava ve gece boyunca su gibi akıp giden bir korku kitabı...


Kitabın orijinal yazısı Edgar Allan Poe'ya ait aslında: Usher Evi'nin Çöküşü. T. Fingerfisher'ın notuna göre Poe'nun bu eserini okuyup çok etkilenmiş fakat neden-sonuç ilişkisinde eksiklikler varmış ve oldukça kısaymış. Kendi hayal gücünü aksettirerek tekrar yazmak istemiş. Şahsen orijinal eseri okumadım -daha sonra mutlaka okuyacağım- fakat bu nottan yola çıkarak az çok nasıl bir eser olduğunu kestirebiliyorum. Korku da olsa, fantastik de olsa bir eser -ve aynı şekilde nedenler-sonuçlar da öyle- bunu gelişigüzel değil de bağlayarak, ilişki kurarak yapılmış olması beni de daha çok tatmin ediyor. 



Yine de tabii ki orijinal eseri okumadığım için bir karşılaştırma yapamam şu an. Belki orijinal eseri ilk okusaydım bu kitabı daha az sevebilirdim? Bilemiyorum... Okuduktan sonra yapacağım bir karşılaştırma. Kitaptan bahsedeyim ben. Romanın başkahramanı emekli asker Alex Easton, çocukluk arkadaşı Madeline Usher'ın ölüm döşeğinde olduğunu öğrenir ve hemen Usher ailesinin Ruritanya'nın ücra kırsalındaki malikanesine gider. Burada, mantarlarla kaplı karanlık bir gölün çevrelediği, tuhaf olayların yaşandığı bir ortamla karşılaşır. Madeline uyurgezerlik yaparken, kardeşi Roderick gizemli bir sinir hastalığıyla mücadele etmektedir. Alex, kendine güvenen bir İngiliz mikolog ve şaşkın bir Amerikalı doktorun desteğiyle, Usher Evi'nin sırrını çözmeye çalışır.


T. Kingfisher'ın "Ölüyü Kıpırdatan Şey"i, atmosferiyle okuru ilk sayfadan itibaren içine çeken, tüyler ürpertici bir korku romanıydı ki bir şekilde rüyama girmeyi başardı. Yazar, doğa ve insan arasındaki sınırların bulanıklaştığı, gizemli bir dünyayı ustalıkla inşa etmiş. Hikâye, karanlık, gotik bir malikanede geçen tuhaf olayları ve karakterlerin üzerindeki açıklanamaz etkileri işlerken, gerilimi adım adım yükseltiyor.


Romanın kahramanı Alex Easton, eski bir asker olarak olaylara rasyonel bir bakış açısıyla yaklaşsa da, malikanedeki doğaüstü atmosfer, onun mantığını zorlamaya başlıyor. Kingfisher, karakterlerinin iç dünyalarını ustalıkla işleyerek, okuru hem psikolojik hem de fiziksel bir gerilimin içine çekiyor. Kitabın en güçlü yanlarından biri de, ayrıntılı betimlemeleri sayesinde okurun ortamı adeta hissetmesini sağlaması. Özellikle doğa tasvirleri, hikâyeye hem güzellik hem de tekinsizlik katıyor.


Romanın temposu dengeli ilerliyor; yavaş yavaş artan gizem, okurun merakını sürekli canlı tutuyor. Finalde ise beklenmedik bir şekilde çözüm bulan olaylar, okuru tatmin edici bir sona ulaştırıyor. Bilim-kurguya dönüyor ki bu beni oldukça memnun bırakıyor. Korku türünü sevenler için "Ölüyü Kıpırdatan Şey", sadece gerilim unsurlarıyla değil, aynı zamanda karakter derinliği ve atmosferik anlatımıyla da öne çıkan, kaçırılmaması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Benim puanım 7/10


Alıntılar


Bir binanın pencerelerinin göze benzediğini söylemek klişedir, öyle ya, insanlar her şeyde bir çehre bulurlar ve tabii ki pencerelerde birer gözdür. Usher'ın evinin düzinelerce gözü vardı, bu yüzden ya bir araya dizilmiş çok sayıda yüzdü ya da farklı bir yaşam düzenine ait bir yaratığın yüzü...

Syf: 15

Bir keresinde, Akdeniz'de bir gemide, denizin binlerce mavi ışık zerresiyle parladığını görmüştüm. İkinci kaptan bana bunların plankton olduğunu söylemişti. Biyolüminesan planktonlar. O uzaklaştıktan sonra denizcilerden biri şöyle diyecekti: "Onu dinlemeyin efendim. Ölüler derinlerde fener taşır."

Syf: 64

Çoğumuz Şeytan'la, onun bizzat işleri karıştırmasına gerek kalmadan iş birliği yaparız.

Syf: 81

...kendinizi berbat hissediyorsanız şayet, iyi giyinmenin yardımcı olacağıydı.

Syf: 93


Ölüler yürümez...

Ölüler yürümez...

Ölüler yürümez...

Syf: ?! (Birçok sayfada...)

Ölüler yürümez ama bazı cümleler rüyalarınıza girmeyi başarır. Bu kitabın benim rüyama girmesi gibi... :)



Instagram: @kayipfisilti

Edgar Allan Poe ile ilgili tüm yazılarımı görün.

Tüm kitap önerilerimi ve incelemelerimi görün

Edebiyata dair tüm yazılarımı görün

4 Yorum

  1. Kitabın kapağına bayıldım. :) Bazen soyut yazılmış şeyleri de seviyorum ama bu tip korku gerilim türlerinde sebep sonuç ilişkisinin net olması daha iyi bence de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapağı alırken benim de ilgimi çekti. Doğrusunu söylemek gerekirse kapağına bakarak rastgele aldığım bir kitaptı.
      Korku türünü çok sevmiyorum, gerçekten iyi olması gerekiyor. İyi korku kitabı nasıl olur? Gerçeklerle bağdaştırabileceğim bir şeyler bulmalıyım eğer neden-sonuç ilişkisi yoksa bile. Mesela Edgar Allan Poe okuyorum son zamanlarda, sonraki yazılarımda göreceksiniz zaten. Yazarın hayatını biliyorum, çok fazla ölümle başa çıkmak zorunda kalmış. Psikolojisinin kitaplarına nasıl yansıdığı beni oldukça heyecanlandırıyor doğrusu. Bencilce bir yaklaşım mı bilmiyorum sadece merak ediyorum böyle şeyleri. Bu yüzden genelde Poe'nun yazdığı hikayeleri seviyorum, onun romanlarının arka planlarını düşünmeyi...

      Teşekkür ederim yorumun için İlkaycım. :)

      Sil
  2. usher en ünlülerden zaten :) bu kitap ilginçmiş duymadım saol okunur tabisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyleymiş evet. Kingfisher, orijinal eseri ne kadarını değiştirdi, ne kadarı ekleme bilemiyorum tabii ama güzeldi. Orijinalini okuyacağım ben de fırsatım olunca. :)

      Sil