Gece gökyüzüne bakarken yıldızların varlığı hepimizi büyüler. Uzakta, sessiz ve durgun gibi görünen bu noktalar aslında sonsuz bir enerjiyle hareket ediyor. Aynı yıldızların altındayız hepimiz ama varsa fırsatımız yıldızların altına uzanıp bir baktığımızda onların fısıldadığı sırlar her birimize farklı gelir. Peki ya bizim içimizdeki yıldızlar? Ruhumuzun en derin köşelerinde parlayan ışıklar, hangi dünyaların kapılarını aralıyor?
Sakin, güzel bir müzik dinlemek isterseniz...
Yaşam bazen, tıpkı gökyüzündeki yıldızlar gibi karanlıkta parlayan küçük bir ışık gibi gelir. O ışığı takip etmek, bilinmeyene doğru yürümektir. Bu yolculuk içsel bir keşif, dışarıya değil de kendine dönüştür. Bazen en uzak mesafeler, içimizdeki en derin köşelere çıkar. Bir yerlerde, bilinçaltımızda saklı olan o yıldızlar, uzun zamandır parlamayı bekler. Onları görmek cesaret ister; çünkü bir kez gördüğünde artık geri dönüş yoktur. Gerçek seni bulmuşsundur.
Ay ise bu yolculukta en kadim yoldaşlarımızdan biridir. Yüzeyi çatlaklarla dolu, yaralı bir savaşçı gibidir. Ama her gece tüm yaralarına rağmen tekrar ve tekrar doğar. Tıpkı bizim gibi… Her darbede, her kayıpta, her zorlukta yeniden kendimizi buluruz. Ayın yüzeyi kadar derin yaralar taşırız ruhumuzda belki ama parlamaktan asla vazgeçmeyiz. Ay bize bunu hatırlatır; ışığını kaybettiğinde bile bir gün yeniden doğacağını.
Ve güneş... Gözlerimizi kamaştıracak kadar parlak olan o devasa küre, her gün doğduğunda bize bir şans verir: kendimizi yeniden bulmak için. Güneş, hiç durmadan devam eden hayatın bir metaforudur. Her gün yeniden doğar, her gün ısıtır, her gün parıldar. Ve bizler de onun ışığında büyür, dönüşür ve değişiriz. Kendi içimizde de güneşler var. Bazıları her zaman parlar, bazıları ise bir süre karanlıkta kalır. Ama bilmelisiniz ki, o güneş her zaman geri döner.
İçimize dönmek gökyüzünde bir yıldız olmak gibidir. Uzaklara bakıp, derinlerdeki anlamı bulmaktır. Bazen karanlıkta kalırsın, bazen parıldarsın. Ama her zaman oradasın, orada olmak zorundasın; gökyüzünde ya da ruhunun derinliklerinde. Bu yolculuk, aslında her şeyin ne kadar basit olduğunu anlatır: biz sadece varız. Bu, yeterlidir. Ama bazen, kendimizi bulmak için biraz daha derine inmemiz gerekir...
Gökyüzüne dair her şeyi çok seviyorum ve ilgimi de çekiyor. Bu nedenle yazın daha en başından itibaren çok ilgimi çekti. :) Yazındaki benzetmeleri ve umut veren havayı çok sevdim. Aynı şekilde fotoğrafı da.
YanıtlaSilYazımı beğenmene sevindim ve açıkçası beğeneceğini düşünüyordum! O konuda oldukça benzeriz çünkü. Çocukluğumdan beri gökyüzü -özellikle gece; ay ve yıldızlar- benim için büyüleyici olmuştur. Senin yazılarında da bunu görüyorum!
SilFotoğraf benim de favorilerimden. Erkek arkadaşımla beraber içinde olduğum en sevdiğim karelerden. Sadece gölgemiz görünse de hem anısı hem de atmosferi huzur veriyor bana.
Çok teşekkür ederim yorumunuz için. :)
Merhabalar.
YanıtlaSilSonsuzluk kavramı, insanı her zaman korkutmuştur. Bu yüzden kendimize, geleceğe uzanıp uzanamayacağımızı sorarız.
Selam ve saygılarımla.
Kesinlikle öyle! Sonsuzluk kavramının bir sonu yok ve bu çok beyin yakıyor.
SilSiteme uğradığınız ve yorumunuz için çok teşekkür ederim! :)
Merhabalar.
YanıtlaSilGüneş battıktan sonra, gökyüzünde daha hiçbir yıldız doğmadan güney batı istikametinde bir yıldız parlar. Aslında bu bir yıldız değil, güneş sisteminin ikinci gezegeni olan Venüs'tür. Halk ağzındaki adı ise Çoban Yıldızıdır. Her akşam, eğer hava açıksa, yani bulutlu değilse, uzun uzun bu gezegeni seyreder ve iç aleme dalarım. Hava karardıkça yavaş yavaş yıldızlar da meydana çıkmaya başlar. Ben kendimi Çoban Yıldızı ile başlayan ve diğer yıldızlarla devam eden bir hayal aleminin sonsuzluğunda bulurum. Çünkü hayal alemim sonsuzdur. Sonsuzluğu ve sonsuz olan ya da olacak şeyleri çok seviyorum. Örneğin sevdiğim bir filmi izlerken "Son" yazısını görmeyi hiç sevmem. Sona eren filmden o anda bir zevk almam. Her şeyin sonsuz olmasını isterim. Tabi bu sonsuzluk mümkün değil. Her ne kadar kabul etmesek de, sevmesek de Hayatın gerçeğinde her şeyin bir sonu var ve her şey sonludur. İşte bu bağlamda bizler de gerçekleri kabullenmek zorunda kalıyoruz.
Selam ve saygılarımla birlikte sonsuz bir alemin hayaliyle kalmak üzere sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim.
Ah ne güzel bir yorum bu böyle!
SilYazları anneannemin evine gideriz, kendisi köyde yaşar. Köyümüz oldukça sakin ve temiz havaya sahiptir. Bu yüzden hava bulutlu olmadıkça geceleri gökyüzünü şehre göre daha net bir şekilde görme şansımız oluyor. Akşamları yürüyüşe çıkarız ve Venüs'ü hep gösterir annem. Venüs dediğiniz gibi diğerlerine göre daha parlak olduğu için belli eder hep kendini. Sonra annemle buna dair sohbetlere dalarız hep. Sonsuzluk, bilinmezlik, dinler, teoriler vs. Keyifli olur.
"Son" konusunda haklısınız. Bende de özellikle bir kitabı bitirdiğimde öyle hissederim. Kitap beni içine alabildiyse o "son" yazısını gördüğümde sanki çok yakınımdan birileriyle ayrılmak zorunda kalıyormuşum gibi bir his olur. Ama yine dediğiniz gibi, her şeyin sonu vardır...
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
bu güzel yazını okurken ilkay ile aynı düşünüyorlar dedim :)
YanıtlaSilHeheh... Evet, kendisine de dediğim gibi bu konuda oldukça benzeriz! Mevsimler -özellikle kış- ve geceleri üzerine yazılar yazmayı severim. Çünkü beni düşündürürler, huzurla kaplarlar ve ilham verirler!
Sil