Sol Ayağım benim için sıradan bir otobiyografi olmaktan çok daha fazlası oldu. Tatil dönüşü için yanıma almıştım; 5 saatlik yolculuğun en güzel eşlikçisi oldu. Sayfaları çevirdikçe kendimi tamamen bu hikayenin içinde buldum. Christy Brown’ın hayata tutunma azmi, insanın ruhuna işleyen yalın dili ve en önemlisi annesinin sarsılmaz sevgisi beni çok derinden etkiledi. Öyle ki son sayfalara geldiğimde gözlerimden yaşlar süzüldü. Uzun zamandır bir kitap beni bu denli sarsmamıştı.
Sol Ayağım (My Left Foot), İrlandalı yazar Christy Brown’ın otobiyografik eseridir. İlk kez 1954 yılında yayımlanmıştır. Beyin felci ile doğan Brown, yalnızca sol ayağını kontrol edebilmektedir. Doktorların büyük kısmı onun için hiçbir gelecek görmezken, annesi ona inanmaktan asla vazgeçmez. Brown, zamanla sol ayağını kullanarak yazmayı öğrenir, resim yapar ve sonunda bu unutulmaz eseri kaleme alır. Kitap, sadece bir yaşam öyküsü değil; insan ruhunun sınırlarını aşma çabasına tanıklık eden güçlü bir belge niteliğinde. Kitabın arka kapağı:
Hikaye, Christy Brown’ın çocukluk günlerinden başlayarak hayatındaki dönüm noktalarını anlatır. Doktorların ve çevresinin “çaresiz” dediği bir çocuk, annesinin inancı sayesinde bambaşka bir hayata adım atar. Brown’ın kendi bedeniyle mücadelesi, toplumun önyargıları ve ailesinin yoksulluğu, hikayeye büyük derinlik katıyor. Özellikle sol ayağıyla ilk kez tebeşir tutup yazı yazdığı an, kitapta adeta bir mucize gibi parlayan bir sahnedir. Bu an, yalnızca bir insanın değil; bütün insanlığın yeniden doğabileceğinin sembolü gibi hissettirdi bana.
Christy Brown’ın üslubu yalın ve doğrudan. Hayatını abartmadan, dramatize etmeden, olduğu gibi anlatmış. Bu sadelik, kitabı daha güçlü kılmış ki sade yazabilmek için ne kadar uğraştığını kitapta görecek ve daha çok saygı duyacaksınız üslubuna... Yer yer hüzünlü, yer yer umut verici bir tonda ilerleyen anlatı kalbime dokundu. Özellikle son sayfalardaki duygu yoğunluğu, okuyucunun gözlerini dolduracak kadar sahiciydi ki başta dediğim gibi sonlarında ağlayıverdim.
Kitabın en güçlü yanı karakterlerin sahiciliğidir. Christy Brown, sadece bir engelli olarak değil; öfkelenen, kırılan, inat eden, hayata tutunan bir insan olarak anlatılır. Onun üzerinden engelliliğe dair “öteki” bakış açısı yıkılır ve insanın özü öne çıkar. Yan karakterler arasında ise en çok annesi dikkat çekiyor; fedakarlığı, sevgisi ve umudu, Brown’ın yaşamında belirleyici bir güç olmuş. Aile üyeleri, doktorlar ve çevre de kitap boyunca farklı tavırlarıyla Brown’ın yolculuğuna eşlik ediyor.
Kitapta annelik, yalnızca biyolojik bir bağ değil; hayata tutunmanın, inancın ve sevginin en saf hali olarak resmedilmiş. Christy Brown’ın annesi, toplumun ve doktorların umutsuz bakışlarına rağmen oğlunun potansiyeline inanır. Onun sarsılmaz desteği, Brown’ın hem yazarlığa hem sanata adım atmasını sağlar. Bu noktada Sol Ayağım, anneliğin yalnızca şefkat değil, aynı zamanda bir çocuğa dünyaya yeniden bakmayı öğretme gücü olduğunu gösteriyor. Brown’ın hikayesi, aslında bir annenin inancının evladı için nasıl bir mucizeye dönüşebileceğinin de hikayesidir ki bu da kitapta beni en çok etkileyen şeylerden biri oldu.
Kitapta öne çıkan temalar arasında azim, umut, ailenin rolü, toplumsal önyargılar ve sanatın dönüştürücü gücü var. Özellikle annelik teması, tüm hikayenin merkezinde yer alıyor. Christy Brown’ın mücadelesi bize yalnızca bireysel iradenin değil, insanın yanında duranların inancının da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Sol Ayağım, bir yaşam öyküsünden çok daha fazlası; bir mücadele, bir yeniden doğuş ve bir annenin sevgisinin sınır tanımazlığının kitabı. Bu eseri okurken “imkansız” diye gördüğümüz şeylerin aslında bir inançla nasıl mümkün olabileceğini gördüm. Çok severek yolculuğumda bitirdim kitabı. Yol boyunca bana eşlik etmekle kalmadı aynı zamanda hayata ve insana dair bakış açımı da tekrar düşünmeme neden oldu. Kitabı kapattığımda, sanki sadece bir hikaye değil, içimde yankılanan bir ders de bitmiş gibiydi...
Instagram: @kayipfisilti
Hiç yorum yok: