19. yüzyıl Torino’sunun dar sokaklarından yükselen bir adalet arayışı… Lidia Poet’in Hukuk Mücadelesi dizisi, gerçek bir hukukçunun tarihe meydan okuyan hikayesini modern bir dille ekranlara taşıyor. Kadınların kamusal alanda var olmasının neredeyse imkansız sayıldığı bir dönemde Lidia’nın hem zekasıyla hem de inatçı karakteriyle duvarları yıkışını izliyoruz. Dizi, yalnızca bir dönemin adaletsizliğinden doğan güçlü bir biyografiyi anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda özgürlük, eşitlik ve kendi sesini bulma cesareti üzerine derin bir yolculuğa davet ediyor. Bu yazıda diziyi bölümlere ayırarak daha yakından inceleyeceğiz ve gerçekte yaşananlarla karşılaştıracağız. Spoiler (dizi hakkında detaylı bilgiler) içermemektedir.
Dizi Hakkında Genel Bilgiler
Lidia Poet’in Hukuk Mücadelesi, İtalyan yapımı biyografik-dram türündeki dizi olarak 15 Şubat 2023’te Netflix’te izleyiciyle buluştu. Matteo Rovere ve Letizia Lamartire’nin yönettiği, Guido Iuculano ile Davide Orsini’nin yaratıcılığını üstlendiği bu yapım, Lidia’nın gerçek hikayesini modern bir anlatımla ekrana taşıyor. Dizi şu anda iki sezondan oluşuyor ve her sezon altı bölüm içeriyor; bölümler genellikle 40 ila 55 dakika arasında değişen tempolu bir akışa sahip. İtalyanca olarak hazırlanan yapım, dönem atmosferini güçlü prodüksiyonuyla hissettirirken Lidia’nın hukuk mücadelesini hem tarihi hem de dramatik yönleriyle anlatmayı başarıyor.
Dizide cinsellik, çıplaklık (neredeyse her bölüm), argo, yasa dışı maddeler, intihar gibi 18 yaş üzeri öğeler bulunuyor. IMDb puanı 7,5/10. Benim puanımsa 7/10. Dizinin fragmanı:
Hikaye
Dizi, 19. yüzyıl Torino’sunda avukatlık yapma hakkı elinden alınan Lidia Poet’in adalet arayışını ve bu süreçte karşılaştığı toplumsal engelleri merkezine alıyor. Lidia, bir yandan kendi mesleki kimliğini geri kazanmak için hukukla mücadele ederken, diğer yandan ağabeyinin yanında çalışarak çeşitli davaların çözümüne katkı sağlıyor. Bu davalar çoğu zaman dönemin gizemli ve karmaşık olayları etrafında şekilleniyor. Polisiye dokusu güçlü olan dizi, özellikle bölüm bölüm ele alınan vakalarıyla Agatha Christie romanlarını anımsatan bir merak duygusu yaratıyor. Her bölüm, hem Lidia’nın kişisel yolculuğunu hem de çözüme kavuşan olay örgülerini dengeli bir şekilde işleyerek beni içine çekmeyi başaran dizilerden oldu.
Karakterler & Oyuncular
| Karakter | Oyuncu | Açıklama |
|---|---|---|
| Lidia Poet | Matilda De Angelis | Tarihe geçen ilk kadın avukatlardan biri; güçlü, zeki ve cesur bir karakter. (Resimde ortadaki kırmızılı) |
| Enrico Poet | Pierluigi Pasino | Lidia’nın avukat olan ağabeyi; hem destekçi hem de zaman zaman geleneksel bakış açısı nedeniyle çatışma yaşayan karakter. (Resimde Lidia'nın hemen sağında) |
| Jacopo Barberis | Eduardo Scarpetta | Lidia’nın kuzeni; gazeteci ve meraklı bir ruh. Davalarda Lidia’ya sık sık yardım ediyor. (Lidia'nın solunda) |
| Andrea | Dario Aita | Lidia’nın hayatında duygusal bir yeri olan karakterlerden biri; diziye romantiklik katıyor. |
| Teresa Barberis | Sara Lazzaro | Enrico’nun eşi; aile içindeki dengeleri koruyan sakin ve destekleyici bir karakter. (resimde en sağda) |
Yer, Kıyafet ve Müzik
Hikayemiz 19. yüzyılın sonunda, İtalya’nın kuzey-batısında yer alan Torino kentinde geçiyor ve bu atmosferi dizi büyük ölçüde gerçek mekanlarda yakalıyor. Dizinin çekimleri esas olarak Piemonte bölgesinde, Torino çevresinde gerçekleşmiş. Örneğin mahkeme sahneleri eski “Via Corte d’Appello” adresindeki “Ex Curia Maxima” binasında çekilmiş. Ayrıca aile evi olarak kullanılan mekanın iç mekan çekimleri “Villa San Lorenzo” (Racconigi’de) gibi kent dışı mekanlarda yapılmış. Bu sayede hem şehir merkezinin tarihi dokusu göz önüne çıkarılıyor hem de dönemin atmosferine uygun, özgün dış mekanlar kullanılmış.
Dizinin en dikkat çekici yanlarından biri, dönem ruhunu titizlikle yansıtan kostümleri diyebilirim. 19. yüzyılın son dönemine ait korsajlı elbiseler, dantel detaylar, şapkalar ve uzun paltolar hem karakterlerin kişiliğini vurguluyor hem de hikayeye görsel bir derinlik katıyor. Özellikle Lidia’nın cesur ama zarif tarzı, onun yenilikçi ve özgüvenli duruşuyla birebir örtüşüyor. Renk paleti de karakterlerin ruh halini desteklemek için özenle seçilmiş; sıcak kahveler, lacivertler ve yumuşak krem tonlarıyla dönem havası modern bir estetikle birleşiyor. Yine de kişisel bir not düşmem gerekirse, şişik omuzlu kıyafetler bana her zaman fazla kaba gelmiştir. Bu dizide de dönem gereği sıkça karşımıza çıkıyor, tıpkı günümüzdeki kare omuzlu modeller gibi… Ne kadar özenli olsalar da ben bu tarzı kendime yakın hissetmiyorum. Yine de kostümlerin genel bütünlüğe kattığı görsel değer inkar edilemez.
Müziğe gelecek olursak... Atmosferin kurulmasında önemli bir rol oynuyor. Bazı sahnelerde kullanılan klasik tınılar ve dönem ruhuna uygun enstrümanlar, bizi 19. yüzyıl Torino’suna taşıyacak kadar başarılı. Bu parçalar hem kulağa hoş geliyor hem de hikayeye zarif bir uyum sağlıyor. Ancak bunun yanında modern elektronik ritimler, rock dokunuşları ve günümüz pop havasını taşıyan şarkılar da kullanılmış. Kendi adıma bu tercihi oldukça şaşırtıcı buldum; hatta dönem dokusunun içine yerleştirilmiş bu modern şarkılar bana hiç yakışmamış gibi hissettirdi. Sahnenin duygusu güzel ilerlerken bir anda beliren elektronik sesler her şeyi bozuyordu ki neredeyse diziyi kapatacak kadar rahatsız etti diyebilirim. Tam anlamıyla berbat.
Dizinin ilham aldığı Lidia Poet, gerçek tarihte İtalya’nın ilk kadın avukatı olarak bilinen, son derece önemli bir figür. 1855 yılında doğan Lidia, hukuk eğitimini başarıyla tamamlamasına rağmen dönemin yasaları kadınların avukatlık yapmasına izin vermediği için baroya kabul edilmedi. Lidia pes etmek yerine yıllarca süren hukuki bir mücadele verdi; bu süreçte birçok davada perde arkasında çalıştı, savunmalar hazırladı ve kadın hakları konusunda aktif bir duruş sergiledi. 1920’lerde yasalar değiştiğinde nihayet resmen avukatlık yapma hakkını kazandı. Dizide anlatılan hikayeler ise Lidia’nın gerçek hayatından esinlenmekle birlikte dramatize edilmiş; özellikle çözülen davalar ve kişisel ilişkilerin çoğu kurguya dayanıyor. Yine de Lidia’nın hukuk alanındaki cesareti, kararlılığı ve dönemin patriyarkal düzenine karşı verdiği mücadele büyük ölçüde gerçeği yansıtıyor. Dizi, tarihi tamamen birebir aktarmasa da onun özgürlük ve eşitlik arayışını başarılı bir şekilde günümüze taşıyor.
Dizi ile ilgili son bir eleştiri yapmak istiyorum. Dizi genel olarak güçlü bir anlatıma sahip olsa da açılış sahnesi benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Netflix’te açık sahneler görmek artık kimseyi şaşırtmıyor belki, ancak böyle ilham verici, tarihi bir kadın figürünü ilk anda cinsellik üzerinden sunmak bana göre hem ucuz bir tercih hem de karakterin gücünü gölgeleyen gereksiz bir hamle. Lidia Poet gibi tarihe iz bırakmış bir kadının hikayesine daha saygılı, daha derinlikli bir giriş yapılabilirdi. Dizi güzel, atmosferi başarılı; ancak bu başlangıç sahnesi Netflix’in kalitesini bu noktada aşağıya çekmiş gibi hissettirdi. Sanki güçlü bir karakter tanıtmak yerine ilk saniyeden “reyting odaklı” bir tercih yapılmış. Benim açımdan bu gerçekten berbat bir fikirdi.
İzlemeli misiniz? Eğer hem dönem dizilerini seviyorsanız hem de güçlü kadın karakterlerin hikayelerine ilgi duyuyorsanız kesinlikle izlemeye değer bir yapım. Polisiye tadındaki bölümleri, Agatha Christie havası taşıyan gizemli olay örgüsü ve özenle hazırlanmış dönem atmosferi sayesinde beni oldukça içine çekti. Eğer hukuk, tarih, kadın hakları ya da karakter odaklı dramatik hikayeler ilginizi çekiyorsa bu dizi tam size göre. Ancak modern müzik seçimleri, bazı gereksiz açık sahneler veya dizinin kurgu yönünün tarihi gerçeklerden uzaklaşması sizi rahatsız edebilecek unsurlar olabilir. Yine de güçlü atmosferi, keyifli oyunculukları ve etkileyici başrol performansı sayesinde izlemeye değer bir yapım olduğunu düşünüyorum. Özellikle de hem akıcı hem de görsel olarak tatmin edici bir dönem dizisi arıyorsanız, bu dizi güzel bir seçenek sunuyor.




Hiç yorum yok: