Kayıp Fısıltı Dergisi - Köy

Şu sıralar fazlasıyla yoğunum... Ne kadar sıklıkla yazabilirim bir süre bilemiyorum, eskisi kadar olamayacağı kesin. Fazla yoğun bir dönem beni bekliyor. Haftada bir-iki bazen hiç yazamayacağım sanırım. 15 Ekim 97. Benim doğum tarihim. 25'i de aştım artık. Yol 30'a yöneldi. Karışık karışık duygular. 22 yaşımda bu yaşta kalsam olur diye düşünürdüm hep. Aslında 25'te de kalabilirdim. Ne bileyim... 25'i aşınca işin şakası yok anladım, zaman durmuyor yani... Korkutucu sanki.  Neyse, bu sene çok özel bir hediye aldım. Tüm hediyeler çok özel tabii ki ama bunun bende yeri hep ayrı olacak. Çok çok önceden, biraz bahsetmiştim bu arkadaşa bununla ilgili. Kayıp Fısıltı dergisi, nasıl olurdu acaba? Belki bir gün...




Ve işte karşımda, nasıl olabileceğini görüyorum. Sevgili arkadaşım gönderilerimden bazı favorilerini seçerek dergi haline getirtmiş. 12 sayfalık bu mini derginin anlamı benim için çok büyük... Sanki hayallerime bir adım daha yaklaştırdı gibi hissediyorum... Kendisine buradan tekrar çok teşekkür ederim...





Köy...

Biz karavanımızı eşya taşımak için çok kullanırız. Bu yüzden köye de götürdük. Köyün yakınında bir karavan parkı var. Birkaç gün orada kalmaya karar verdik. Birçok karavan vardı, nereden gelmiş bu kadar çok karavan bilemiyorum. Karavanımızın önünde oturuyorum.






Gök yüzü oldukça ilginç bugün. Saat öğlenin üçü ve öyle çok bulut var ki... Uzanıyorum bu bulutların altında. Yine de ortalık aydınlık. Bulutların parlak beyazlığından mı bilemiyorum... Tam tepemde bir delik bulutlarda. Bulutların ne kadar kalın olduğunu o delikten görebiliyorum. Oldukça ilginç... Bir de ay görünüyor. O delikten. Köyden komşular geliyor bu sıra. 




Uzun süredir aklımda bir düşünce var. Köyde tamamen mi kalsam. Şu doğaya bir bakar mısın? Hızlı hayattan uzaklaşıp doğanın beni emmesine izin veresim geliyor çokça. Oturduğum yerden bu düşüncemi sesli söyleyiveriyorum. Bizim köyde az , az değil aslında pek bir, safça bir tanıdığımız var. Çok gariptir. Yani olur olmadık şeyleri anlatıverir ama kötü ya da ahlaksız olduğundan değil, bunların yanlış olduğunu bilmediği için yani ortamından kaynaklı. Severim kendisini. 




Kal tabii diyor bu tanıdığımız bana. Kal valla ayaklarını öperim diyor. Hepimiz bir an şaşırıp dönüp ona garipçe bakıyoruz. Sonra he bu bizim bilmem kim, neyse deyip hemen kafamızdan bu garip cevabı uzaklaştırıyoruz. Tembelce sandalyemden tekrar gök yüzüne bakıyorum, ay manzaram gitmiş. Bulutlar hemencik birleşivermiş.



Bu durum benim canımı pek bir sıkıyor. Komşular daha garipleşmeden oradan uzaklaşıyorum. Biraz yürüyüp döneceğim. Karavanımızdan biraz uzaklaşıyorum. Bembeyaz olan sadece bulutlar değil. Hava soğuk değil ama etrafta az az karlar var. Yürüyüş yolum büyük bir kanyon ile sona eriyor. Karavana geri dönerken annemle karşılaşıyorum. Onunla geri dönüyoruz sohbet ede ede. Ve birden ortalık kahverengimsiye dönmeye başlıyor. Offf, yine pislikler. Şu kirli hava. İnsanlar yetmiyormuş gibi birde galaksimizin başka bir galaksi tarafından çöplük olarak kullanılması mı? Canımı gerçekten çok sıkıyor bu durum. En azından insanlar bu kadar pis olmasaydı yine uzaylılara daha kolay ve çabuk çözüm bulurduk değil mi?




Evet, büyük ihtimalle fark ettiğiniz gibi birkaç gün önce gördüğüm ilginç bir rüyayı anlattım size. Rüyama göre içinde bulunduğumuz galaksimizi çöplük olarak kullanan başka bir galaksi bulunuyor. Tüm pisliklerini bize gönderiyorlar ve biz onlara ulaşamıyoruz bile. Rüyalarımın garipliği bazen beni şaşırtıyor. Sanki onlardan değişik kurgular yaratabilirim gibi. Gerçeğe dönelim şimdi... En son 12 yaşımda filan bisiklete binmiştim. Sonra 4-5 sene önce binmiştim ama sürememiştim. Hani derler ya bisiklet sürmek unutulmaz diye. Resmen unutmuşum, süremedim yahu. Ama aslında bisikletin problemli olduğunu yeni öğrendim.




Yani neredeyse 15 sene sonra ilk defa büyük bir zevkle bisiklete bindim. Üstelik babam da kendi bisikletiyle benimle beraber geldi. Çok uzun zamandır silinmiş anılarım aklıma düşüverdi. Düşense İstanbul sokaklarında babamın bana bisiklet öğrettiği zamanlardı. Gölün kenarında huzurlu bir şekilde giderken, yüksek ağaçlarla kaplı, ufkun üzerinde beliren dağın karşısında, babam arkadan bisikletle gelirken... ve garipçe hoş bir his eşliğinde bu an ölümsüzleşti bende.



Eeee, siz nasılsınız sevgili okurlarım? Hayatınız nasıl gidiyor? Biraz anlatın yorumlarda...

6 yorum

  1. Ne anlamlı bir hediye olmuş. Nice yıllara İnşallah. Zaman hızla geçiyor gerçekten. :) Manzaralar şahane, fırsat olsa ben de köyde, insanlardan uzak yaşamak isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim... Kesinlikle, herkesin alıp başını gidebileceği sessiz sakin bir yere ihtiyacı var...

      Sil
  2. Doğum gününüz kutlu olsun Zeynep Hanım. Bol neşeli, sağlıklı, mutlu yaşlar diliyorum size.
    Hediyeniz enfes...Nice güzel hediyeleriniz olsun.
    İmkanınız varsa kalın köyde bence. İnsanın doğayla başbaşa kalması, ömrüne ömür katar. Sepetin içindeki sebzelere bakıyorum da, müthiş görünüyorlar. :)
    Yaş almış biri olarak naçizane tavsiyem, yaşınızı düşünmeyin. Anların keyfini çıkara-çıkara yaşayın.
    Fotoğraflar ise pek şahane...Ellerinize sağlık olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağ olun güzel yorumunuz için... Biraz, hatta baya bir yaşlanma korkum var ne yazık ki. Kabullenmem gerekir biliyorum ama olmuyor yine de. Belki de dediğiniz gibi yaşım ilerledikçe kabulleneceğim ve anın tadını çıkartarak her yaşın da tadını çıkartacağım, yani umarım... :)

      Sil
  3. hediye nefis nefis bir şey :) yaa karavan köy diye okurken galaksi çöp deyince şaşırdım yanii :)

    YanıtlaSil
  4. Hediyenin inceliği nefis. Özellikle de dergi gibi tasarlanmış iç sayfalar fotoğraf yerleşimleri... bayıldım. :) Dergi olsaymış Kayıp Fısıltı çok güzel olurmuş.
    Köyden manzaralar da pek hoştu. Sondaki çiçek çok hoşuma gitti.

    YanıtlaSil

Son Instagram Gönderilerim
@kayipfisilti

Instagram

Kayıp Fısıltı. Theme by STS.